ÖNbilgi;
İngilizce: death instinct
Türkçe: ölüm içgüdüsü
Tanatos da denir. İlk kez Freud tarafından ortaya atılan ve evrensel olduğuna inanılan bir ölüm, yıkım, saldırganlık ve öz-yıkım içgüdüsü. Freud bu içgüdünün, canlıyı haz veya acı verici olduğuna bakılmaksızın eski yaşantıları tekrarlamaya, nihai anlamda ise başlangıçtaki inorganik (cansız) duruma dönmeye güdüleyen tekrarlama zorlanımının kontrolü altında olduğuna inanıyordu. Freud'un savaşların, yıkımların, insan eliyle yaratılan trajedilerin sorumlusu olarak gösterdiği bu biyolojik, evrensel ölüm içgüdü teorisi, psikanalitik çevrelerden olduğu kadar diğer alanlardan da çok şiddetli itirazlarla karşılaşmıştır. Freud'un bu kavramı ortaya atmasında I. Dünya Savaşı'nda yaşananlar kadar, insanlık tarihinden hiç eksik olmayan yıkım ve savaş olgusu etkili olmuştur. Bütün bu gözlemlerin sonucunda Freud, yaşamın yaşam içgüdüsü (eros) ile ölüm içgüdüsü (tanatos) arasındaki kesintisiz mücadeleye ve dengeye bağlı olduğu sonucuna varmıştır.
kaynak:http://www.termbank.net/psychology/5250.html
Şiir
kavga daha bitmedi
böyle söylüyor televizyalar
onbir adem bir havva
bir de uçuşu güzel bir kadınla
sahiplenmiş benim dilim
can havliyle tırmanıyor
pariste babil kulesine
sen nemrut, çiçeğin oldum
tekrarlayan günahında birçok hasta güvercini uçurdun!
güneş gücünü yakardı
mavi körlüğü
ihmal edilen seslenişi
meyva tadı kanla karışık
dokunuyorum alyuvarlı benliğine
böcekler çıkarıyor , kelebekler çıkarıyor
ressamı asan ritüel
sinmemiş portresine
ufkunu ütopyanın
dikiyor kuyulara
sıralı hüzünleri patlıyor
eflatunlaşmış trajedya: ağlamaya zorluyor annesini
tekrar tekrar
öznesini kaybetmiş yaşlılara bakıyor
evlerinden buluyor gözlerinin kıvrımı
ağaçlar ağlamalı
noksanlık bir muska öğütüyor yavaşça
eski kapıya gizlenmiş bir muska
tavanarasında beyaz tavşanlar zıplıyor
çıkıp bakmıyorum biliyorum
beyaz tavşanlar ikiarabir zıplıyorlar çünki
ceplerinden çıkarıyor tütsülenmiş
gerçekten ağarıyor hindistanvari
bir filmin yarım bıraktığım kısmından izlediğim kadarıyla
sonu
ıskalanmış ikisi üçeliyor damlacık
dolabı sıkıştıran bez bebeğin kolları
işte dünya mânâsı
kaybediyor,hissediyor
unutuyor ilk hatırladığı gibi hatırlamayı
ceplerinden çıkarıyor tütsülenmiş
gerçekten ağarıyor hindistanvari
psikozlar oluyor geceleri topraklar
ya da çok hanımevladı
dinlesene…
evren üstüne düşüyor durmadan yıldızların; ağlıyorum
sonra bu hissi de kaybediyorum
bir ciğerime yerleşirken boşluk diğerinde yansısını soluyorum
tükürüyorum iflahını anatomi biliyorum
ama derinleşen freud kadar gülüyorum
her gün; üç su bardağı hazımsıyorum
bu öfkeyi
intihar bir tepkidir
durduğum yerden hissettiğim bilinci
intihar vicdan azabı çektirmek
için fark edilmeyen bir bilinçaltı zehirlenmesi, iflası çirkin bir kadının
şimdi baktığım yerden geleceği saçma
değişiyor; dönüp değişmiyor
inan bana değişmiyor,
anlayacak kadar mutlu değilsin mutlaka