Ölü Bir Kadın

Karanlığın gölgelediği mistik bir havanın doldurduğu bir odadayım. Gözlerim kapalı, nargilemin fokurdaması hoşuma gidiyor, içime garip bir huzur doluyor, ağzımdan çıkan dumanlar odaya dolarken hafifçe başımı arkaya doğru itip gözlerimi aniden açıyorum. Bir şey düştü sanki. Ses önce tok sonra bir çatırdama şeklinde geldi gibi.

yazı resim

Karanlığın gölgelediği mistik bir havanın doldurduğu bir odadayım. Gözlerim kapalı, nargilemin fokurdaması hoşuma gidiyor, içime garip bir huzur doluyor, ağzımdan çıkan dumanlar odaya dolarken hafifçe başımı arkaya doğru itip gözlerimi aniden açıyorum.

Bir şey düştü sanki. Ses önce tok sonra bir çatırdama şeklinde geldi gibi.

Yanımda ayakkabı tamircisi Hatçe ana var, işine dalmış durumda. Atadan gelen çalışkanlıkla işini titizlikle yapıyor. Kırışmış yüzüne yılların bıraktığı tecrübe yansımış, yazmasının altında alnına düşmüş birkaç kınalı saç teli içeri sızan rüzgar sayesinde oynayıp duruyor. Göz çukurlarında iki parlak elmas var sanki. Böyle bir çalışma azmini, hayata bağlılığı en son nerede görmüştüm, bilmiyorum.

Kafamı hafifçe cama doğru çeviriyorum, buğulanmış camdan dükkânın önünde toplanan kalabalığı seçmeye çalışıyorum.

Sanırım bir olay oldu, biri yukarıdan düştü ya da atıldı, içgüdülerim öyle söylüyor.

Bu sıradan bir olay değil..

Başımı güçlü bir şekilde sağa ve sola doğru çeviriyorum, boynumdan bir çıtırtı gelene kadar yükleniyorum, nargilemden bir yudum daha alıyorum, dumanı ağzımda bir kez çevirip sonra dışarı salıyorum. Öyle rahatlamışım ki yerimden kalkmak zor geliyor, kendimi zorluyorum. Hatçe Ana diyorum, “ yerimi kimseye verme, dönerim birazdan.” diye ekliyorum.

Kapıya yöneliyorum, nemlenmiş kapı koluna dokunmamla kapı aralanıveriyor.

Dışarıdan ölü kokusu rüzgarla birlikte burnuma çarpıyor, bu koku sıradan bir koku değil, ölü bir kadın kokusu. Bu kokuda başka şeylerde var, hafif bir biberiye kokusu alıyorum, yanında lavanta ve ekmek..

Kalabalığa doğru yöneliyorum, bir çember çizmişler, korku dolu ve meraklı bakışlar arasında çemberi yarıyorum. Bir genç kız bu, evet genç bir kız.

Saçları dağılmış bir halde yerde yatıyor, mavi tel bir toka kulağının arkasına düşmüş, henüz yıkanmış saçlarının altına kan yuvalanıyor, gözleri kapalı ama her an açar gibi duruyor, kalem kaşlı.

Uzun bir elbise giymiş ama bu elbise de garip bir durum var, sağ omzunda dikiş yerinden bir sökülme izi görünüyor, bir ayağı içeri doğru kıvrılmış, kolları iki yana düşmüş, yüzünde tuhaf bir acı..

Cankurtaran geliyor, sesi rahatsız edici..

Çember genişliyor. Sağlık ve güvenlik görevlileri kalabalığı uzaklaştırıyor, kadın artık onların ellerinde, ama bir şey yapamazlar çünkü kadın daha düşmeden önce ölmüş, bunu biliyorum.

Ölüye en yakın benim artık, genç bir polis beni uzaklaştırmaya çalışıyor, gencin yüzüne bakıp cüzdanımı çıkarıyorum, selam verip geri çekiliyor aniden..

Başa Dön