Neden "Sevincin Sesi Çıkmıyor"

Bir günü diğer bir gününe uymaz insanın Bırakın gününü, saati bile saatine uymaz. İnsan bu, bir bakarsınız neşelidir, umut doludur, bir bakarsınız moral sıfır, surat mahkeme duvarı

yazı resimYZ

Bir günü diğer bir gününe uymaz insanın Bırakın gününü, saati bile saatine uymaz. İnsan bu, bir bakarsınız neşelidir, umut doludur, bir bakarsınız moral sıfır, surat mahkeme duvarı İnsanın neşeli ve yaşam dolu tavırları her zaman etrafındakileri de etkiler. Böyle zamanlarda, yıldızların ucundan tutup yere indirecek kadar güçlü hisseder kendini. Dilinden şarkılar, şiirler ve espriler eksik olmaz. İdeal hayalleri sıralar ve güzel planlar yapar Yanlışlar mı var? Hemen doğrusu yapılır. İyi ve güzel şeyler mi oluyor, hemen etrafındakilerle paylaşılır Elbette bu ruh hali hep böyle sürüp gitmez insanın. Bu da dönemseldir ve geçicidir

Kimileri de dünya hep onun başına yıkılmış gibi yaşar bu hayatı. Zor, anlamsız, karanlıklar seçilip alınır ve hayata tatbik edilir Yaşanamayan, sırf nefes alınıp verilen bir hayattır bu Cahit Sıtkının dediği gibi; hiçbir şey insanı sarsmaz, kandıramaz böyle zamanlarda. Etrafındaki hiçbir şey zevk vermez ona. Görmez, anlamaz, anlamak da istemez. Çünkü yaşamı sürükleyen ipler kopmuştur, heyecanın mumu bir şekilde söndürülmüştür. Bir şey, işte o adını bilmediği bir şey var ya eksilmiştir artık yaşamından. Arasa da artık bulamaz onu

Siz de yaşadınız mı bu hali?
Bir yitirmişlik, anlamsızlık içinde bocaladığınız ve bunaldığınız oldu mu?
Ben böyle zamanlarda başımı alıp gitmek isterim
Nereye mi?
Kimsenin uğramadığı bir dağ kulübesi olur, bir orman olur fark etmez Fark etmez çünkü bu gitme isteği düşünülüp taşınılmış, planlı bir istek değildir. Bu her şeyden bir kaçıştır aslında Yüreği sıkan, beyni zonklatan yaşam hevesini sıfıra düşüren tüm duygulardan kurtulma isteği Yürekteki boşluktan, dermansız dertlerden kaçma isteği Gidilecek belli bir yer, bilinen bir adresi hiç düşünmedim ben böyle zamanlarda. Benim için bu kaçışlar sadece kaybettiğim o anlama doğru plansız bir yolculuktan ibarettir. İnsanın kendi başına kaldığı, kendini dinleyebildiği; sinesindeki hüzne, kılık kıyafetine bakmadan, yüzdeki ifadeye takılmadan, göğsündeki yangına aldırmadan, gözlerdeki neme aldırış etmeden bir yer arar işte öylesine Kimsecikler yoluna çıkmasın, bir tanıdık, bir arkadaş durdurup hal-hatır sormasın. Bir cevap istemesin, sebebini sormasın yaşanan acıların Hiç gidilmedik bir şehir! Çok uzaklarda bir ülke. Mümkünse başka bir gezegen; Mars, Venüs, Jüpiter gibi

İnsan kâğıda, kalemle duygularını, düşüncelerini aktarıyorsa ne yapsın? İkiyüzlü mü davransın? Yıllardır yazılanları okuduğunuz bu bloğ da sizlerle heyecanımı, hüznümü, sevinçlerimi, hayallerimi dürüstçe paylaşmaya çalıştım. Her insan hissettiği duyguları sevdiklerinden, saydıklarından gizlememeli dostlarıyla bu duyguları paylaşmayı bilmeli diye düşündüğüm için yazmaya devam ettim. Hem bir şekilde başını alıp gidemeyişlerimizi, tutsaklıklarımızı, kendimizden bile kaçamayışlarımızı anlatmayı beceremeyeceksek insan olmanın erdemine kavuşmuş olabilir miyiz?
Hiç sanmıyorum

İnanın şu fani dünyada en kolay yaşama biçimi insanın kendi hayallerinde yaşamasıdır Ben de çoğunuz gibi hayallerimde yaşamışımdır elbette. Ancak bunları yazıya dökerken kurgulamak zorunda da kaldım. İstiyorum ki bu yazımsılar birilerinin işine yarasın Ona bir fikir versin, bir yol açsın
Her ne ise, yeryüzünde yaşayan insanlar olarak bizler de düşlerimize tutunmaya çalışalım ne çıkar? Orada kendimizden kaçıp, yalnızlığa gömülelim. Dünya ile rabıtamızı keselim. Hatta, soluk alıp vermeyi unutturan mahşer meydanında olmayı bile arzu edelim Umudumuzu, kurtuluşumuzu orada arayalım
Biliyorum geçmişi silip yeniden, sıfırdan başlamak mümkün değil! Yaşadıklarınız, sorumluluklarınız, bir şekilde hayallerin perçeminden tuttuğu gibi kendi gerçekliğini haykırıverir kulaklara Düş de olsa hayal de olsa bundan kaçıp kurtulmak, silip atmak elbette mümkün değil
Böyle olunca da yaşamlarımız köreltiliyor gözlerimizin önünde. Olup bitenler hücrelerimizi öldürüyor, ruhlarımızı karartıyor. İnsan damla damla eridiğini hissediyor. El-kol bağlı, duruyorsunuz. Düşlerde ve yaşadığınız bu hayatın gerçekleri arasında yaşanan savaşların sonu bir türlü gelmiyor.
Sonra Necatigilden bir şiir takılıyor dile;
bana pek sert vurmuşlar bir yerlerim ağrıyor
ya gün boyu bastıran bu uyku
sevincin sesi çıkmıyor

evlerin önü çeşme, sularım akmıyor
bu çok tuzlu çöreği hangi kalpsiz yedirdi
bağrım fena yanıyor.
kimlerin elinde, herkes benden biliyor
ne hoyrat kullanmışlar
sevincin sesi çıkmıyor. dersiniz.

Çıkmaz tabi! Sıkıntının, ıstırabın sesi çıkar; kargaşanın, çözümsüzlüğün çıkar ama sevinçlerin, ümitlerin güzelliklerin bir türlü çıkmaz Bütün güzel hayaller nasıl olmuşsa o vahşi atlara binip gitmişler çünkü.
Yazmak mı?
Ne yazacaksın ki?
Kendinden kaçtığı zamanlarda ne yazabilir insan?
Yazsa da böyle rabıtasız denemeler yazar. Kelimeler bile bir gıdım yol aldırmaz
Kemal Sayar hoca: Her ayrılık iyi bir vedayı hak eder. Kaybettiğinizi toprağa vermedikçe yasınızı bitiremezsiniz. der.
Sanıyorum her ne yaşanırsa yaşansın sıkıntılarımız, düşüncelerimiz, ümitlerimiz, hayallerimiz, son nefesimizi verinceye kadar devam edecek
Kalın sağlıcakla.

Başa Dön