Ne Muhteşem Cennet!

Galiba bu aralar kargaşalarla fena halde uğraşıyorum.

yazı resim

Ne Muhteşem Cennet, Nutkum Tutuldu

İçimde kımıldayan bir şeyler vardı ve ben bunu farkedebiliyordum. En azından uyuşturabilirlerdi veya özel bir karışımı ağzıma döküp uyutabilirlerdi. Ama onlar yine canice davrandılar. Arkamda birileri vardı ve fısıltıyla konuşuyorlardı.
Ben neler olup bittiğini anlamaya çalışırken onlar derilerimi çoktan yırtmışlardı ve tanımadığım biri kemiklerime oyuk açmak için debeleniyordu. Bu kadar hevesli birine yapabileceğim en büyük iyilik ona tüm organlarımla rahatça oynaması için teslim olmak olurdu. Belki de bu benim tasvirimdeki o büyülü cennete ulaşmam için yaratıcının sunduğu bir fırsattı.
O cennet ki zaten bu dünyadaydı ve benim beynimi kasıp kavuran safsatalarla dolu bir kazanla muhattap olup olmayacağımdı. Belki de cennet dedikleri o gizde sarı alevleri görüp dumura uğrayacak ve en kötüsü de haşlanacaktım NE MUHTEŞEM CENNET !
Silindir şeklinde bir enjektörle kemiklerime ,esasen oyuklara, bir sıvı akıttılar ve üzerini kaynar kireçle sıvadılar. Şimdi, cennet umrumda değil ahbap
Eskiden bir hayatım vardı.Çoraplarımı bulanık nehirlere fırlattığım bir hayattı. Bastığım topraktan ölü kokusu gelmiyordu. Gömülü kemikler beni selamlamıyordu.
Mutluydum, mutluyum. Ama o zamanki bahtiyarlığım bana huzurla birlikte sunulan bir sofradan ibaretti. Hepsi bu.
Eskilerden bir arkadaşım vücudundaki sinir uçlarını tespit eder ve oraları karanfil suyuyla ovardı. Bunu yalnız başına yaptığını söylerdi ve ben ona hiçbir zaman inanmazdım. Doğrusunu isterseniz hala inanmıyorum.
Sinir dedik de eski hayatıma dönmeden edemiyeceğim. Benim işim tabanlarımdaki sinirlerleydi. Ama o zamanlar oraları karanfil suyu okşamazdı. Çimenlerde gezinirken ıslak toprak onun misyonunu katbekat üstlenirdi. Karanfil de neyin nesi, koca bir saçmalık.

Başa Dön