Yaşlı adamın ismini kimse hatırlamıyordu. “Hatırlamıyorum” diyorlardı sorulduğunda çünkü herkes yaşlı adamla bir zamanlar tanışmış olduğunun ve bunun çok uzun yıllar önce gerçekleştiğinin bilinmesini , en azından öyle zannedilmesini istiyordu. Şu da ironik bir gerçektir: yaşlı adam ismini hiç kimseye söylemiş değildi. Söyleyemezdi de çünkü kendisi de “hatırlamıyorum” diyordu sorulduğunda ve isimlerin bir öneminin olmadığının bilinmesini ya da en azından öyle zannedilmesini istiyordu. Aslında o yaşlı osuruğun tekiydi ve ne zamandan beri bunak olduğunu bile hesaplayamayacak kadar bunaktı. Bütün bunlara rağmen birileri gelir, ona akıl danışırdı. O da sadece bunak biri olduğu anlaşılmasın diye oldukça yerinde ve bir yerlere yazılmalık laflar ederdi. Sonuç itibariyle her paradoksal absürd realitenin hiç dikkat çekmemesi gibi, olup bitenler kimseye aptalca gelmiyordu.
Bütün bir dünyanın kendi dairesel ekseninde döndüğünü düşünen ve bazı insanların kendilerinin merkezde olduklarını sanıp da sanki tüm olup bitenler kendilerinin çevresinde meydana geliyormuş gibi davranmalarından rahatsız olan bir kızcağız geldi yanına bu yaşlı osuruğun. Yaşlı osuruk bir süre düşündü ve konuştu:
“Ellerine güç verilmiş ya da bir güce bir şekilde kavuşmuş insanlar kendilerini bu güçten daha fazlasıyla özdeşleştirirler ve kendilerini çok önemli görmeye başlarlar. Bu, kızım, onların felaketidir...”
Kız bir cevap vermedi ve aklı meşgul sinyali vererek oradan uzaklaştı. Yaşlı osuruk, yine yırttım, diye düşündü.
Başka bir gün, insanların çok düşüncesiz ve bencil olduklarından şikayet eden bir delikanlı ve her şeyin çok sıkıcı olduğunu düşünen bir arkadaşı yaşlı osuruğun yanına geldi. Yaşlı osuruk onlara şöyle dedi:
“Sıkılan insanlar sıkıcıdır. İnsanlardan incelik ve paylaşım bekleyenler düşüncesiz ve bencil olanlardır. Yolun aşağısına yeni bir bar açılmış; oraya gidin ve epeyce için. Bu boktan konuları düşünmeye devam ettiğinizi düşünürseniz doğru buraya gelin. İşte o zaman size asıl söyleyeceğim şeyi aktaracağım...”
İki arkadaş bakışmışlar. Sonra gidip içmişler. Bardan çıkarken akıllarına yaşlı osuruk gelmiş. Biri şöyle sormuş:
“Biz o moruğun yanına hangi *ike derman aramak için gidecektik hatırlıyor musun?”
Aynı anda yaşlı osuruğun çömezi olduğunu iddia eden genç, yaşlı osuruğa yaklaşmış.
“O gençler, sarhoş olup gelseler ve aynı soruları sorsalar.. Yani onlara asıl söyleyeceğimi sonra, yani, işte, o asıl söyleyeceğiniz...”
“Tamam, yorma kendini anladım ne demek istediğini... Gelselerdi onlara, defolun gidin, biraz daha için diyecektim...” demiş.
Böyle şeyler işte...
nasıl şeyler?
akıl akıl gel kıcıma takıl