2.Bölüm
Son Osmanlının cemaziyülevveli
Yüzde doksan altı çoğunlukla
Okur yazar değildir mevali
Cihangirlikten
Çağın gerisine
Mandacı
Saltanatçı
Halka celal
Düşmana tabiyeci
İstiklal ve direniş düşmanı
Kuvayı inzibatiyeci
İstilacıdan zılgıt yiyen
"İşgalciye direnmeyin
Halife ve hilafet ordusudur" diyen
Dürrizade
Mustafa Sabri
İskilipli Atıf gibi
Yobaz
Din adamları elindeydi memleketin zevali
Şafağı
Mondros mütarekesiyle doğar
Agamemnon misafiri
Sevirle çocuksu
Saltanatıyla şirin
Eksiği görünür
Etrafla ekabirin
Muhteşeminden
Naim
Şöyle bir boy verirle azaim
Hazırdır
Kıyam dururla gerin
Baş olmakken yerin
Ne kendini bildin zaim
Saltanatı ve avenesi için
Yanaşırken Agamemnona
Pirus zaferiydi
Düşüncesi
Görür edimini hak,
Başkasını batıl!
Bilmekle kaim
Ve
Var
Geçmiş
Her dem
Bilmezlikte
Halkı kışkırtacak
Sanrıca kuruntular içinde.
Cin gözlülük ayıp.
Efkarı umumiyi
Osmanlıca konuşur yazar sayıp
Mezar taşını bile okuyamadık
Derle hafıza kayıp
Bilmeze oynayış danışıklığı vardır her daim
Cumhurun cemaziyülevveli
Olmayan mülkün
Dirliğine
Birliğine
Kulluk
Biat
Taat
Itaat... olmak dışında;
Sıhhattidir
Cehalet afiyeti
Var mıydı geçmişin kayıp şakulünde?
Çağın izafiyeti...
Sağı solu
Eşref saatinde artık düşmanlı
Neyi kayıpla pişmanlı
Kuantumu mu bilmişti
Osmanlı.
Bilimden
Bilgiden
Bigâne tutulmayadır reveransı
Osmanlıca
Bir ayrışmayı harla
Kayıp ide seti diye zarla
Hala tutuşturur
Bu cehennemi narla...
11.10.2022
Cemaziyelevvel: geçmiş
Mevali: İsteyerek bir tabiiyete katılan kölelik. Yöneten sınıf dışında kalan mülksüz ve köle halk. Arap olmayan Müslümanlar. Padişahlar da halkına mevalim (kölem) derdi.
Celal; Kızgınlık, kaşları çatmak, şiddet.
Cihangir: Dünyayı ele geçirme sevdası. Dünya fatihi.
Manda: biz adam olmayız" düşüncesinden kalkıp; başka bir devletin yönetimini, gözetimini, boyunduruğunu isteme tabiyeciliği. Geri kalmışlığın gelişmesine kadar himaye, korunma isteme
Tabiyece: bir akıma tabii olmaktan; bağlı olucu, boyun eğici. Mandacı
Dirlik Belli bir geliri olan toprak ve bu toprağı padişah tarafında bir paşaya verilmesi.
Efkarı umumi: Genel düşünce.
Eşref saati: Açılış yapmak, denize gemi indirmek, savaşmak gibi türlü devlet işlerinde o işin yapılmasına uygun olan vakit demektir. Bu nedenle düşünce setinden koptuğumuz Osmanlının (tüm İslam devletlerinin) eşref saatini sorduğu müneccimleri (falcıları- yıldız falcıları) vardı.
Zaim: Önder. Padişah, önder olduğunun bilincinde bile değildi demek.
Naim: Bolluk bereket. Osmanlının muhteşem geçmişindeki görkemin padişaha sirayet etmemiş olmasına vurgudur.
Azaim: azmin çoğulu. Güçlü duygularla bir işi yapmaya yönelme gücüne sahip olan.
Kaim: Bir şeyin yerinen konan veya bir şeyin yerine geçen. Var olan.
Reverans: korkuyla, itaatle diz kırarak yapılan saygılama ve selamlama. Kadınlara da reverans yapılır.
Pirus Zaferi: Pirus Antik çağda Epir kralı. Sonucu yıkım olan bir durum pahasına çok küçük bir kazanç elde etmeyi ifade eder. Rivayet o ki kral Teselyadan Moraya kadar olan toprakları kaybeder. Ancak sıkışıp sığındığı beldeyi savunmuştur. Bunu gürültülü bir kutlamayla şaşa eder. Oysa ordusunda bile bir elin parmakları kadar kişi kalmamıştır.
Agamemnon: Truvayı alan Anadolu kıyılarına gelen Miken kralıdır. Bu isim bir İngiliz zırhlısı olan bir savaş gemisinin de adıdır. Agamemnon zırhlısı bile bile bu tarihi bilinçle, tarihsel Truva savaşının galibine zihnen bir gönderidir.
Agamemnon zırhlısı tüm hatırasıyla, Antik çağ Çanakkalesini 20. Yüzyılın Çanakkalesinde gözler önüne getirtir. Britanya bu anlam ile Agamemnonu Limni adasına gönderir.
Sanki barış görüşmesi yapılacak hiç yer yokmuş gibi Osmanlı delegesi bu hatıralarla Agamemnona çağrılır. Delegeler tereddüt süz giderler. Çok hazindir ki bu tarihsel baskı ezenlerin ve eziklerin ruh haliyle gemi içinde barış gibi, uzlaşı gibi yapıldı.
Agamemnonda fiilen Osmanlıyı bitirip; Osmanlı varlığına son veren Mondoros Ateşkes anlaşması imzalanır (30 Ekim 1918).
İşte 29 Ekim 1923 sırf bu anlamda da çok önemlidir. 29 Ekim Türkün bu mezkür talihe de müjdelemiş bir 29 Ekimdi. Atatürk 30 Ekimin bir gün öncesi, 29 Ekime de Cumhuriyeti ilan etmesi; tesadüf olmayıp tarihsel bir direnç ve dirilişin meydan okumasıydı.