Mitoz Bölünme

yazı resim

Hangi sürgün atiyle toplarım saçlarımı
Kurbanlık seyirlerin sırrı silindi kulaklardan
Törpüsüz katı bir çığlık
Yıkanmış sis kaldı nefesim toplamalarda
Kalınmışlığımın bozuk titremelerinde
Sıfatsız namelerle parçalandı avuçlarım
Ağlan kaldım ağsız sevişlerde

Taştı kaselerden kan
Uğrak yer... Kaldırımlar…
Kurtaramadım kapıya asılı yıldızları o atlaslardan
Karnım, sancılarımın bölünmüş kimliksizliğidir
Öyle sırıtkan…somurtkan…safkan

Tüm ilgisizliğimle azize ilan edildim
Yumuşak böğürtlenlerimin kundak arası çığlığı
Saçlarımdan kaydırılan tüm kabartmalar
Kapatıldı tek tek hazineye
Ben susarken,
Uğrak tezgahlardan topladığım
Yeniyetmeler dikerken hafızamı
Yaydı kokusunu ölüm

Güneşe bakmaya yüzüm yok
Kırkikindi selam süslemelerinde
Yakası açıldı satır satır boğazın
En defnedilmemiş haliyle
Güneşe bakacak gözüm yok
Dağlardan itilen közüm

Ben yine üşüyorum
Üşüdükçe körleşiyor nefesi Nefida’nın
Körleştikçe serinliyor kulakları Kutina’nın
Nefida bir öğle merasimiydi
Kutina kuşatılmış akşam üstleri

Kırk birinci ikindiye varıyor
Kendimden olma artıklar
En tükürülesi hâlleri
Surlaştığım en engebeli tümseklerden
Bırakıyorum savaşılası kanlı bebeklerimi

Yakınmış gibi sislenen göbek bağları
Sürüldü yüzüne Sengida’nın
Sürünerek geçti avam türküler
Yılanlığından insanların
Akrepliğinden korktu
Zehirlerinin yakış ezberlerinden
Ki Rengida sadece sabah kokardı
Farktı beklediği göbek bağlarından

Suyu az akıtılmış bir çeşmeydi
Susak kalmış, sürüngen bağ bozumlarında
Kerpiç damlı kör havzalarda
Sesi az çıkmış bir düştü Rengida
Üzerine ağıt yakılmamış gece rengi
Tüm tuvallerin gizli rengi

Muskalanan makus kaderlerin öyküleriydiler
Yaşları omuzlarında yağmurla uzayan
Hiçbiri ölümden daha güzel kokmuyordu
Ellerine yaşam haritası çizilmeyendiler
Aynı toprakta kanlandılar
Başlangıç noktasında…

Başa Dön