Milli Onurumuz Nereye?

Büyük Atatürk dış ilişkilerde olmazsa olmaz koşulumuz MÜTEKABİLİYETTİR demişti. Yani, karşılıklı olmak

yazı resimYZ

Milli Onurumuz Nereye ?

Tam, bir haftadır İsrail, acımasızca önce Gazze sonra da Lübnana

havadan, karadan ve denizden bombardıman yapıyor. Filistin ve Lübnan adeta tarumar edildi. Dün, akşam saatlerinde sadece Beyrutta ölenlerin sayısının 256 olduğu açıklandı. Ne acıdır ki bu sayının 230 u sivil ve bunların yarısından fazlası da çocuklar ve kadınlar. Peki, ne bu kadar çoluk çocuk dinlemeden katliam gibi saldırılarda bulunmanın sebebi; Filistinde ki Hizbullah örgütü tarafından kaçırılan iki İsrail askerinin iade edilmemesi.

İstanbulun yarısı kadar nüfusu olan bir devlet kaçırılan iki askeri için dünyayı adeta elinde oynatarak sadece Lübnana binlerce roket atıp,

Uçak ve gemilerle bombardıman yapıyor. Bizim ise son üç günde verdiğimiz şehit sayısı tam on beş! Hala, üstü kapalı icazet arayışı içindeyiz. Türk devleti, tarihinin en onursuz günlerini geçiriyor. Büyük Türkiye Cumhuriyetinin onuru, haysiyeti başka bir devletin iki dudağı arasında olamaz. Burnumuzun dibinde bulunan Kandil Dağında ki teröristleri vurmak için çok saygıdeğer ABD den icazet bekliyoruz.

Şimdi sormak gerek, bizim askerimiz İsrail askerinden bu kadar mı değersiz? Tabii ki bunu 20 yaşlarında ki oğullarının tabutuna sarılan anne, babalarına sormak gerekir. Çünkü ateş düştüğü yeri yakar. Ankaradan ahkâm kesen, icazet bekleyenleri değil.

Büyük Atatürk dış ilişkilerde olmazsa olmaz koşulumuz MÜTEKABİLİYETTİR demişti. Yani, karşılıklı olmak. Bırakın karşılıklı olabilmeyi, tam olarak bağımsız bir devlete, hele yetmiş milyonluk nüfusuyla bölgesel bir dev güce sahip olan bir devlete yaraşır davranışlarda bile bulunamıyoruz. Afrika ülkeleri bile bize

vize uygularken biz hiç kimseye vize uygulayamıyoruz. Avrupa Topluluğuna girerken bizim gibi üye olmadan önce gümrük birliği

antlaşmasını imzalayan kaç ülke vardır, acaba? Ankara Ticaret Odası Başkanı Sayın Aygün, sadece gümrük birliğimizden doğan zararımız onlarca milyar dolar olduğunu tespit ettirmişti.

Ama teröre harcanan maddi kaynak son yirmi yılda 250 milyar doların yanında çok önemli değil tabii ki. Ya, şehit verdiklerimizin gencecik oğullarımızın bedeli? Şehit olduklarında ailelerine ödenen tazminat 6.00015.000 YTL civarında, bu arada eğer şehit oldukları sırada kullandıkları bir askeri araca veya teçhizata zarar verdiklerinden dolayı dava açılmazsa.!*

Ya gazi oldularsa 214 YTL olan gazilik aylığı ile hayat mücadelesinde

yapayalnız kalacaklardır. Gazilik maaşı, asgari emekli maaşın en az iki katına çıkarılmalı. Şehitlik tazminatlarında kabul edilebilir rakamlara yükseltilmelidir. Savaşan insanımızın birde geride kalacak ailesini düşünerek buruk savaşması önlenmeli. Gazilerimizin insanca yaşaması için, iş bulmada öncelikleri arttırılmalı, gerekirse gaziye işverenlerin gelir vergisi stopajları kaldırılmalı, onlara İşkur tarafından ücretsiz meslek kazandırma, geliştirme kursları verilmeli. Bunlar için bütçede gerekli fon acilen oluşturulmalı. Gazisine, şehidine değer vermeyen bir devlet görüntüsü bir an önce düzeltilmelidir.

Ve sonucu ne olursa olsun, masa başı gücümüz ile gerekli yaptırımları uygulatamıyorsak, onurlu bir devlet gibi davranmalı ve Kandil Dağını Kandil Ovasına dönüştürüp, dümdüz yapmalıyız. Yıllardır böyle olmuştur. Masa başı gücünü elde etmek için meydanlarda kazanmak gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti çok güçlü bir devlettir ve artık bu gücünün farkına vararak dirayetle erdemle yönetilmelidir...

Mehmet SALİH

*(Karar Dairesi:AYİM 2.D. ,Karar Tarihi:26.05.2004,Karar No: E.2002/713,Karar No: K.2004/466)

Başa Dön