"ben",o tanıdığın kişiyim.
hani o ölümlere fıkralar anlatan çocuk.
laf salatasına hüzün doğrayan adam...
o bildiğin paslı hayatımın ortasında,
yaşa(r)maya devam ediyorum...
hiç birşey değişmedi.
ve hiç bir yanım yenilemedi kendini
astarım terzisini arıyor.
destanım senaristini..
bütün umutlarım kederle solmuş.
bütün oyuncaklarım kahverengi ve siyah.
kaç kez tarasamda,tel bir fırçayla
geleceğimin gözlerini,
parlatamıyorum...
aslında,
gerçek bir savaş meydanınn ortasında
kerpiçten bir gökdelen yükseltmeye çalışıyorum.
ve her çıktığım katta
bir alttakini çökertiyorum
şunu çok iyi biliyorsun ki eski dostum.
hala bir "amele"yim...
evet öyleyim...
ne bir aşkı tanımlayabildim.
ne sona ermiş hayatımı...
topladığım hiç bir çiçek
penceremde büyüttüğüm hüzün kadar
güzel kokutmuyor odamı...
ve korkutmuyor o hüzün
asla solmayacağı için
yeni kokular aramasına
gerek kalmayacağını bilen
ruhumun kanatlarını...
kimse anlayamaz dostum.
hiç bir gökyüzü,
vakitsiz batan bir güneşe hesap soramaz
ve hiç bir perde.
tenine ışık değmesi için yalvaran
bir duvarın feryadını duyamaz..
ister soyut yanından bak
ister somut yanından bak
ister soyup yakından bak gerçeğe...
yaşam bir labirent
çıkışı arıyorum
ölmek için zamana ihtiyacım var...
Mustafa Durukan