16 Mart 1920de başkent İstanbul’u işgal eden yabancı güçler Müttefik Yüksek Komiserliğinin kararıyla vatanseverlerin evlerine baskınlar düzenlediler. Resmi, sivil birçok yurttaş, asker, aydın, yazar, gazeteci savaş suçlusu veya gizli örgüt üyesi ilan edilerek sorgusuz sualsiz tutuklandı. Mondros ve Malta adalarına sürgüne gönderildi. Genelkurmayın tüm iletişimine el kondu. Ordu birlikleri, Osmanlı Hükümetinin oluru ile terhis ve tasfiye edilmeye başlandı. Kahramanlar esir düşmüşler, ama teslim olmamışlardı.
………………………………………………………….
MALTA ŞAHİNLERİNE
Bağırsam sesimi duyar mısınız
Yazılarımda?
Dokunabilir misiniz
Korkularıma ellerinizle?
Bilmezdim özgürlüğün bu kadar ağır
Esirliğin ise hafif olduğunu
Dertler öfkeye dönüşmeden önce.
Kurşundan da ağır bu sisli hava
Çıkmaz karanlıklar aydınlığa
Yansa da bir yanmasa da
Hapsolmuş şahinler zindanda.
Bir yer var seziyorum.
Uzak değil
Her şeyi söylemek
Her şeyi yazmak mümkün.
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum
Ufuklarda fırtına bulutları
Dağ başlarında ateşler yanıyor.
Görüyorum.
Yazamıyorum.
(O. Veli ve N. Hikmet’ten esinlenerek)