Çok ortada kalmış eşyalarımız.
Dağınık,isimsiz dökülmüş boyası artık sehpanın.
Ben içerdeyim,salon kapısının beyaz kolonunda.
İçerden bakıyorum sana güzelsin.
Yazmayı unutmuşum bakmaya bakmaya resmimize.
İsteyince herşey oluyor.
Bunu anladım.
Herşey biberin en acı kısmında.
En iştah açıcı en kırmızı noktasında.
Şekillenmeden akan kalemin gösterişsiz ucundayız ,korkma
titreme ,sarsılma,yanyanayız.
Ben ve ben.
İşte en kalabalık halimiz.
İşte en kabalık hallerimiz.
Ellerimde kokun nede güzel,sabaha karşı İstanbul un ;ki hiç randevum olmadı güneşle doğarken üsküdar 'dan .
İstanbul un bile söyleyecek sözleri vardı yanlızlığına dair.
Halimiz hal' e dönmüş,dönenler çoktan ölmüş,kalanlarsa güzel bir kazak örmüş tenimize.
Sabun kokulu sabahlar vaad etmiş geceler,yada biz öyle koklamışız.
Bilirsin
Gülü önce gözler koklar.sonra burun
Sözlerin hacmi,aklı beyni durmuş.Kifayet beklememeli.
Çok ortada kalmış eşyalarımız tırnaklarım ortalıkta.
Toplamamalı.
Bunu anladım.Koca bir kutunun içinde, Hiçbir şeyi anlamadığımı.
Her acı iştah açıyor ,nefs in kapıları yeni boyanmış,ellerim saçlarında eleleyiz.
Saklama noktalarının kırmızılığını.
Ben ve ben .
İşte en kalabalık halimiz.
Bu kadar varlığa nezaketimiz.
Saklamamalı.