Bir bebek eli gölgesiydi
Koltuğuma yansıyan veda çığlıkları
Suskun bir bakıştı
Kolları birbirine bağlayan tutkulu sanrı
Gizli dudak paylarının izleriydi
Fincanımda geleceğimi söyleyen falcı
Bir viyolonsel sesiydi
Dönüp de arkaya bakan gizli acı...
Yollar kadar uzun
Vardığım yer kadar kısaydın
...
Bakışlarının dalgalarında kaybolan toz bulutlarıyla
Seken soru işaretlerine tutundun.
Yağmurların silemeyeceği rüyaların tekrarlarıyla
Eskimeyen insan yavrularına özendin,durdun.
İşte o zaman,
Bir ‘ah!’ çekmeliydi herkes,
Küçük bir tebessüm yerleştirmeliydi veletler suratlarına.
Derin sessizliği bozan doğaya tapınmalıydık biz hatta.
Ben dedim,
Sen dedim...
Ölümlülüğün gerçekliliğini reddettim.
(Derin sessizlik) ...
Elimde, goncasız bir çiçek dalıydı
Kayıp zamanların keskin dikenleri
Bir salyangozun izleri kadar ıslaktı
Saçlarının her teli
Senfonik rüzgarların zor melodileriydi
Bedenimdeki o zavallı kesik deri...
Oysa ki sen,
Yollar kadar uzun
Vardığım yer kadar kısaydın
Ve hep ordaydın.