Siyah elmalı tişörtünde saklı tüm masumiyetin, yüzündeki her gülücük kıvrımı, içinden taşan onca gü zelliklerin hesabını tutmadan varlığını gösterdi. Elinden tutmak isterdim hayata inat, herşeye inat gamzende saklı gülüşlerinle.
Küçük bir otobüs garında sakladım sendeki beni, korktum dışarı çıkaramadım onu o korumasız masum seni. Sana verdiğim küçük bir sakız parçasından ibaretmiydi yoksa o anki utangaçlığımın eseri. Bakışlarında gizliydi belki masumiyetinin acımasız günahkar çocuğu...
Elinden tuttum yürüdüm yaa o a caddenin o asi kaldırımlarında; asi olan bizdik aslında kaldırımlara inat. Birkaç soğuk poğoçada bıraktık aslında sorgulanması gereken tüm anları...
Ne akrep ne yelkovan umrum değilken gözlerinden akan şeydi içime bu denli dolan. Bırak aksın zamana inat tüm serseri bakışların içime, bırak sevgili sarsın o battaniye teninde tenimi...
Saatlerce varlığını hissetmeye çalışan titrek bir bedenin heyecan dolu bakışmalarında kaldı o çocuksu hallerim. Ayrılığın ilk göz yaşları süzülürken yanaklarımdan anlamsız bakmaların takıldı camdan yansıyan yüzüme...
Belki sen hissedemedin gidişimin geride bıraktığı onca sewgi kırıntılarını, belki anlayamadın varlığına dokunduktan sonraki o sensiz yapamayacağım çocukluklarımı.
Şimdi otobüsün camından sana akan yüreğimi geri ver desem, sende bıraktığım o uzun saçlı yosun yeşillinden bir vücut bulabilsem...
Küçük Bir Otobüs Garında Sakladım Sendeki Beni
Şimdi otobüsün camından sana akan yüreğimi geri ver desem, sende bıraktığım o uzun saçlı yosun yeşillinden bir vücut bulabilsem...