kırılmalar...
“şimdiki zaman geniş zaman olursa
intihar çağırır yaz(g)ıcıyı...”
ter kokulu mevsimin mülk edindiği
bir salı gecesinin bilinmeyen bir anında
kırık dökük bir uyku
ve mürekkepli ellerin çizmeye çalıştığı
üç yazgı...
hiç görmediği korkuluğa sevdalı
kentli bir serçenin
tragedyası
- mahremiyet, masumiyet ve cesaret üçgeni –
köylü bir kargayı kıskanma isterisi
yani ismin en kör hâli...
gecenin uzun gölgesinde
üzüm buğusunun kokusu
kentin geniş caddelerini dolaşmakta
kuzey rüzgârıyla ve
fail-i meçhul bir ezgi doluşmakta
sağır kulaklara...
yıllar önce, çok çok önce
hatta marangozdan önce
umudu yük edinip gelinen
bu boğaz kentlerinde
umutsuzluğun sarmaş dolaş olduğu
kanserli bir yalnızlık...
buzlu suyun kucağında
dna’sız hücre yığınları
yanaklardan süzülüp magmayı sulayan
sürrealist göz yaşları...
randevusuna hep erken gelen siyah pelerinli celladın ko(r)kusu
ve ölümcül soğuk...
çizgi roman tadında ve foto roman bayalığında
gerçekaltı yaşamlar
anti romantik sevdalar...
ve
kırılma noktası…
Fırat...
] ] ] ]