Bekliyorduk... Duruyor, dururken ilerliyorduk... Direniyorduk...
Bir gün gitmeye karar verenler oldu. Önce ürkek adımlarla, sonra hızlı hızlı gittiler. Bir adım, bir adım daha... Bir çığlık duyuldu sonra, bir feryad... Üzülmüştü melekler ve tabi bizler de.(..)
Gidişleri, beklediklerini elde edememiş olmalarından mıydı? Aynı nedenle beklemiyor muyduk yoksa? Öyleymiş demek ki... Biz onların, onlar da bizim ne için beklediğimizi bilmiyormuş.
Devam ettik bekleyişlerimize...
Bir müddet sonra geri döndüler. Zannettik/Umut ettik ki gitmeyecekler. Öğrendik ki gitmek için dönmüşler. Gitmeye ve gitmek için dönmeye devam ettiler, biz de bekleyişlerimize... Sonraki gidişleri ilk gidişlerine benzemiyordu. Hüznü boğmuşlardı/boğdular artık.
Böylece geçti günler, aylar, yıllar... Devam ettik beklemeye ve direnmeye... Gözyaşlarımız oynatmadı ayaklarımızı yerinden. Sonradan gelip, gidenler, kalanlardan çok(tu). Önemli olan beklemekse sayının ne önemi var(dı) ki...
Gidenler gittiler...
Kalanlar “hep mahzun ve güzel kaldılar”.
Kalanlara selam olsun...
Selam olsun doğru yolda sabitkadem duranlara...
] ]
Kalışlara ve Gidişlere Dair
Bizimle kalanlar "hep mahzun ve güzel kaldılar"...