burçlardaki güllelerle oyulmuş gözlerine ağlar
kalenin yamaçlarındaki yabani mor menekşeler
lodoslar saçlarını okşar usulca gelinciklerinin
arka denize bakan gözü
deniz yıldızlarına göz kırpar
bir Venedik türküsü söyler
baştan başa içinde gezinen rüzgar
iki çocuk;
kan kuyusu mu su deposu mu diye
iddiya girer bağrındaki derin yarasına bakıp
paslı iki topun
Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa''''dan sonra
kesilen dili
çoktan karışmış toprağa...
kargalar,
incir ağacı diker özenle duvarlara
gece yakılan ışıklarla kör olduğundan beri
görmüyor eteklerindeki ruhsuz insanları
iç kaledeki mahzende yıllanıyor inlemeleri
Helen''''in gül kokulu memeleri
Tenes''''in ergen rüyalarında
yılanbaşlı çocuklar büyütür
zorla evlendirildiği Paris''''ten
çocukları olur kazara
bu yüzden toprak altında
hazine arayan definecilere düşen,
akraba evliliğinden
kolu kanadı eksik, burunsuz,
zavallı ve bacaksız
bir kaç Venüs bir kaç Kybele''''dir
paslı Tenedos sikkelerinde
Tenes''''in uçuk profili
kalenin önünde çekilmiş
zamanın hatıra fotoğrafından
ufak bir enstantanedir
asma köprüsünün bekaret kemerini çözen
ukala restoratörler
karga yavrularıyla
ilgisiz insan adımlarıyla
kalenin kızlığını bozdular
eteklerini çevreleyen
mor fırfırı söküldü sonra
keçiler
kurumuş denizin üstünde biten
sağılmış gözyaşlarını yediler
rengi uçtu benzinin
gidin bakın sapsarı
baktıkça Anadolu''''nun ağzı uçukladı
kara çimentoyla sıvadılar anı defterini
savaşlar da bile yıkılıp yapıldıkça
sızlamadı Tenes''''in böyle kemikleri
çay bahçelerinin
çekirdek kabuklarını taşıdı karıncalar
kalenin bedenlerine
hıdrallezlerde oyunlarla kutsadı Ada çocukları
Ceneviz korsanlarının
Kara kurukafalarından
Ayyıldıza döndü
Zirvesindeki bayrakları
benliğini unuttu kale
bunadı diye
dikildi kapısına
paslı bir tarihçe
19 Mayıs''''ta
kireçle elbisesini parsellediler
kahramanlık şiirleriyle
acısını ikinci kez közlediler
virtüel hareketlerle gençler
kanını körüklediler
yorgun ve mağrur kale hergün
iki vefakar dostuyla bakışır
limandaki yatır
ayrı bir destanın yadigarıdır
Miralay Ahmet Bey Camii''''nin bahçesinde
azledilmiş hazinadarların başları gömülüdür
burçlarının uçlarında koşturan
10 yaşındaki oğlan çocuklarını
şevkatle kucaklar
çocuklara serbesttir fetvasıyla
donanmıştır bucaklar
sessiz bir gemi ayrılır bir sabah limandan
ardında bırakarak çocukluk izlerini
kumdan kalesi yıkılmış bir çocuk gibi
ağlayarak atar denize mendilini bir delikanlı
pu''''culuk oynayan, çiçek toplayan,
koşturan, tırmanan çocuklarının
öksüz yankılarını
saklar anaç bir içgüdüyle kale yıllar boyu
Ve sunar bir gün geri dönen dostunun
serseri çocukluk elbisesini
gemi son kez düdüğünü çalar
çocuk kalenin dizlerine kapanır
ve kale açılmamak üzere
kapılarını kapatır
Bozcada''''nın kalbine basılmış
balmumu bir mühürdür çünkü kale
doğan her çocuğun
kalbine basılmıştır