KALDIRAMAYACAĞINIZ YÜKÜN ALTINA GİRMEYİN
İnsanların kaldıramayacağı yükün altına girmekte ısrarcı olması ne kadar doğru?
Değerli okurlarım, insanlar üzerinde yapmakta olduğum gözlemlerimden
bir tanesi de kaldıramayacağı ağır bir yük altında ezilmekte ısrarcı
olduğudur.
Bu ısrarlarının karşılık bulamadığını görmek kadar insanoğluna başka
hiçbir şeyin acı verdiğini görmedim bugüne kadar.
Her zaman, kaldıramayacağınız ağır bir yükün altına girmeyin, sözlerini
bizim iyiliğimizi istemekten başka hiçbir düşünceye sahip olmayan
büyüklerimizden duyarız.
Onlar, bizim her daim zarara uğramamamız için uğraşmaktan kaçınmaz; biz
o uğraşları görmezden gelmekle kendi bildiğimizi okumayı tercih
ederiz.
Fakat yaptığımız bir şey var: büyüklerimizi kale almayıp her şeyi siz
mi bilirsiniz diyerek burnumuzun dikine gitmek.
Madden ve manen kaldıramayacağımız, altında kaybolup gideceğimiz ağır
yüklerin altına girmemizin doğru olmadığını anlatmaktan başka bir
gayeye sahip değildir büyüklerimiz.
Siz değerli okurlarım için kaleme almakta olduğum bu yazımda birkaç
örneklendirmede bulunmayı uygun gördüm.
Madden ve manen çekeceğiniz acılardan bahsetmiştim.
Madden çekilen acı, zamanı gelip yaraları iyileşince unutulur; ama manen
çekilen acılar yüzünden açılan yaraların kabuk bağlamasına imkan
bulunmaz.
Örneğin, bir yük altına girdiniz ve bel fıtığı oldunuz; yeri gelir bel
fıtığının bir tedavi ile sonlandığına şahit oluruz.
Bir de aşkın ve ihanetin açtığı derin yaralar var ki bunların
tedavisinin mümkünatı yoktur.
İkisi yüzünden insanoğlunun telafisiz kayıplara uğradığı, göz önünde
bir gerçektir.
İlk önce aşktan örnek vereyim, bir kimse bir diğerine aşık olur; zamanla
karşıdaki şahsın duyguları da diğerine karşı gelişme göstermektedir.
Ama belli bir süre sonra gerçekten aşık olan şahıs, sevildiğini sandığı
kişi tarafından terk edilerek kaptanını kaybetmiş bir gemi haline
gelir.
Bir de dost ihanetine örnek vereyim; iki kişi belli bir müddet dost olurlar.
Dostluklarının gerçekliğine kendilerini o kadar çok inandırırlar ki bu
dostluğu hiçbir güç alt edemez fikrine kapılırlar;fakat hırsın kara kedi misali gelip de aralarına gireceğini hiçbir şekilde hesaba katmazlar.
Bir gün gelir, işin içerisine maddiyat girer, yıkılmayacağına
inandıkları dostluğu paranın gücü bir anda enkaza çevirmekten geri
kalmaz.
Dostluğumuz kolay yıkılmaz, diyen birisinin maddiyat hırsına kapılıp
dostunu yarı yolda bırakması, bir diğerinin yaşamakta olduğu en büyük
acının tarifidir.
Bu da ihanetin açmış olduğu kanayan, kapanması mümkün olmayan derin bir
yaraya örnektir.
Yani demem o ki maddiyat ve hırs insanların içerisine düştüğü ihanete
açılan kapının anahtarlarıdır.
Yaşamımız boyunca, ben sizin dostunuzum diyen herkese güvenilmemesi
gerektiğinin bilincinde olunması gerekmektedir.
Büyüklerimiz boşuna söylemezler, her yüzünüze güleni dost sanıp aldanmayın, diye.
Bu güzel söz bile anlatmaktadır; aslında kaldıramayacağımız ağır
yüklerin altına girmekte ısrarcı olunmaması gerektiğini.
Her zaman karşımdaki insanlara hayatınızın bir depremle yıkılmasını
istemiyorsanız, ben sizin dostunuzum diyenlere güvenmeyin, tek tavsiyem
olmuştur.
Dostluk gerçekten de kaldırılması ağır bir yüktür, bu ağırlığın altına
girip ezilmeyi göze alamayan hiç kimsenin ısrarcı olmaması lazım
gelmektedir.
Bizlerin iyiliği için çaba göstermekten vazgeçmeyen büyüklerimizin
ders almamız icap eden sözleri, ömrümüz boyunca kulak arkası
edilmemelidir.
Kaldıramayacağımız ağır yüklerin altında ezilmekte ısrarcı olmanın
doğru olmadığı akılların bir köşesinde bulundurulmalıdır.
Kaldıramayacağınız Yükün Altına Girmeyin
insanların kaldıramayacağı yükün altına girmekte ısrarcı olması ne kadar doğru?