İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, Sezonu "İdil Biret Konseri" ile Açtı

Havada, hala “Yeni Dünya” Senfonisinin notaları uçuşuyor. Yumuşak, kırılgan notalardan dokunmuş bir şal gibi bizi çevreliyor. Notalar üzerimde, elbisemin kıvrımına sinmiş, derimin üzerinden bir ışık seli gibi akarken, “onca büyüleyici nota nereye gitmiş olabilir?” diye düşünüyorum.

yazı resimYZ

İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, Sezonu “İdil Biret Konseri” ile Açtı

Seval Deniz Karahaliloğlu

O gece İdil Biret ve Şef İbrahim Yazıcı yönetimindeki “İzmir Devlet Senfoni Orkestrası” notalardan örülü bir şiir yazdılar. Her müzik cümlesi, bizi daha temiz ve naif bir dünyaya taşıdı. Notalar havaya yayıldı, modern zamanlardan yorulan ruhlara iyi geldi. Ruh hasarlarını onardı. Yaraları iyileştirdi. Havada bir tazelik kokusu. Bir yenilenme hali. İzmir Ahmet Adnan Saygun Kültür, Sanat Merkezinde dinlediğimiz rafine müzik ruhlarımıza iyi geldi.

Richard Wagner’in “Tannhauser” Uvertürü, Franz Liszt’in 1 Numaralı Mi Bemol Majör Op. 22 Piyano Konçertosu ve Antonin Dvorak’ın 9 Numaralı Mi Minör Op.95 “Yeni Dünyadan” Senfonisinin seslendirildiği program, büyük bir beğeni ile izlendi. Şef İbrahim Yazıcı yönetimindeki, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, 2011 - 2012 sezonunu görkemli bir açılışla, İdil Biret konseri ile gerçekleştirdi.

Zarif bir hanımefendi. Saygının ve nezaketin egemen olduğu başka zamanlara ait bir sanatçı. İdil Biret sahnede, piyanonun başında. Piyanoya uzanan elleri çaldıkça büyüdü, büyüdü, büyüdü. Sanki parmakları piyano tuşlarına dokundukça uzadı. Parmaklar piyanonun bir uzantısı haline geldi. Giderek piyano ile bütünleşti. Daha kısa bir süre önce, sahnede yalnız başına duran bu cansız nesne birden hayat buldu. Canlandı. Müzik dilinde konuşmaya başladı. Kurduğu müzik cümleleriyle bizleri farklı bir dünyaya “müzik gezegenine” taşıdı. Orkestrayla birlikte çok sesli, çok renkli bir müzikal dil oluşturdular. Eski zamanlara dair hikayeler anlattılar, bizler de bu öyküleri dinlerken hayaller kurduk, dışarıdaki gündelik yaşamın dertlerinden, sorunlarından arınmış olarak, kalbimizi ve beynimizi yeniledik.

İzmir Devlet Senfoni Orkestrasını, genç ve yetenekli şeflerden biri olan Şef İbrahim Yazıcı yönetiyor. Çok genç, çok yetenekli, deneyimiyle her notayı hissediyor. Notalar ilk önce şefin kalbinden geçiyor sonra, orkestraya doğru akıyor. Orkestrayı büyülüyor, etkiliyor, peşinden sürüklüyor. Biz seyirci koltuklarında oturan faniler, fareli köyün kavalcısını takip ederek büyülü müzik diyarına doğru çekiliyoruz.

Antonin Dvorak’ın “Yeni Dünya” Senfonisinin son notaları. Bir an sessizlik. Sonra alkışlar, alkışlar, alkışlar. Havada, hala “Yeni Dünya” Senfonisinin notaları uçuşuyor. Yumuşak, kırılgan notalardan dokunmuş bir şal gibi bizi çevreliyor. Notalar üzerimde, elbisemin kıvrımına sinmiş, derimin üzerinden bir ışık seli gibi akarken salondan çıkıyorum. “Onca büyüleyici nota nereye gitmiş olabilir?” diye düşünürken başımı kaldırıyorum. Binlerce yıldızla bezeli yumuşak bir İzmir Gecesi. Yıldızlar sanki daha parlak, daha güçlü ışıldıyormuş gibi geliyor. Artık o sihirli notaların nereye gittiğini biliyorum….

Başa Dön