sonbaharın sonuydu dem tutarken aşk
kasımda aşk başkadır tadında
ve bir kardelen gibi kafa tutarcasına kışa,dolu dizgin başlamıştı
ellerinle doğurduğum,yüreklerimizde emekledi usulaca
sonra koştu,dizginlerinden boşalmışcasına dört nala
her nal vuruşu aşkın,bahar tadında
bir tay gibi
düşe kalka
ama cesaret diretendi
bütün sözler verilmiş,bütün yeminler edilmişti
yıldızların altında,kadehlerden içtik bedenlerimizi
kapalı perdelerin ardındaki huzur
hüznün koynunda gün ışığımdı gözlerin,tenin
yüreğin...
ruhun,sabırla beklemeyi de öğretti
adanıp hiç olmayı da
yeniden doğmayı da
sonra derin çatlaklarıyla yaza döndü mevsim
susuz kalan toprak ayrılır gibi apayrıldık
kuruduk
kurudukça çatladı dudaklar,eller,yüzler
ve hiç bir sen damlası dindiremedi
kana kana içmek istedim olmadı
kanaya kanaya içemedik sonra
kaç derenin suyunu yuttuk geçtiğimiz okyanusları sayarken?
kaç yorgan alevi tattı pirelerin gazabında?
yokuşa sürdün mü aşkı birkez
düşer,incinir,sen sürsen de o gitmez
nefesi kesilen bir aşksa eğer suni tenefüs fayda etmez ]