İrfan Bey

yazı resim

şehir hatları vapurunda irfan bey
kalın çerçeveli gözlüğü
ve fötr şapkasıyla siperde rüzgara karşı
gazete okumaya çalışırken bir yandan
buruşuk pardesüsünü düzeltiyordu
ve ara sıra etrafını kollayıp
bana bakıyordu gözlüklerinin üstünden
rıhtımdaki bekar odalarından fırlamış gibiydi gözleri
irfan bey ezilmişliğimdin sen benim
yalnızlığım aynı zamanda
ikimiz de tutsaktık bu şehre çaresiz
bir umut kırıntısı da yoktu etrafta
ne bir piyango
ne de zengin bir dul
bizi şaşırtacak
sabah ve akşam vapurlarının yorgun yüzleri
irfan bey ve şehir hatları vapuru
şehrin münzevi portresi

ürken ve çekingen bir tavırla
çay aldı garsondan
cebindeki mendile sarılı simiti katık edip
höpürdeterek içti çayını
kimbilir hangi şirketin muhasebecisiydi irfan bey
yaşamakla ölmek arasında gidip gelen adam
atla desem denize atlarmıydın ifan bey
elele tutuşup atlayalım mı ne dersin
cesaretin varsa eğer

haydarpaşadan çok olmuştu çıkalı
martılar yokluyordu kahvaltı için etrafı
karaköyün silueti göründü işte irfan bey
pembe köşklü evlerine uğruyordun ayda bir
bir buseye razıydın halbuki benli hayriyeden
mahcup biraz da sıkılgan tavrınla
yürek burkuyordun sabah vapurunda irfan bey
kurtulmak istiyorduk senden çarçabuk
atlayıver irfan bey n’olcak şunun şurasında
yerin altı ve üstü birbirine çok yakın
atla da kurtulsun senden istanbul
belki yalnızlığım da gider seninle birlikte
el sallarım giderken ardınızdan
hoşçakal irfan beyciğim
bay muhasebeci
sensizliği farketmez istanbul
bir tek ben arayacağım seni
bakarken gözlüklerinin üstünden
buğulu gözlerindeki tebessümü

Başa Dön