On iki Mayıs
bir bahar sabahı
geldiniz kucağınızda
bir demet çicekle;
gelincik, papatya,
karanfil
ve yabangülü!
Teriniz hasretiniz
sinmişti
gelincik yapraklarına...
Bir de kokunuz!
Dört kişi
ve bir masa...
Dört bir yana dizilmiş.
Özlemin,
hasretin
çöreklendiği
masalar...
Anam karşımda,
sen yanımda,
bacım sol yanımda
duruyoruz bir süre öylece...
Bu seni ilk görüşüm...
ilk kez demir parmaklıklar yok aramızda
ve yine ilk kez dokunuşum
kestane rengi saçlarına.
Zeytin gözlerinden
sevgiyi
yudum yudum içişim...
Sonra anam dayanamadı;
ağladı,
döktü sevinçlere gebe
gözyaşlarını...
İlk kez öptüm ellerini
korkusuzca
nasırlı ellerini...
Çıkmamıştı hala ellerinde
tütün lekesi.
Ne cok özlemisim meğerse
bir fabrika işçisinin
ellerini...
Ah bir anlatabilseydim!
Anlatamam!
Anlatsam da duyuramam ki sesimi...
Sonra sen güldün,
güller açtı yüreğimde.
Sustun,
mapusluğum geldi
usuma.
Sen kokan yalnızlığım
Kızdın,
öfkem kabardı yeniden;
inadım inad işte...