Ağlamak nedir ki ? Bir kaç tuzlu su damlasının yanağımızı ıslatması…Ya da içimizde birikmiş nefretin,hırsın,fesatlığın oluşturduğu bataklıktan kurtulmak isteyişimizdir.O nefret,o sinir,o kin içimize öyle işlenmiştir ki,ya da belki de gözlerine bakarken söyleyemediğimiz bir çok şey birikmiştir içimizde.İçimizdeki çocuk haykırırken tek bir kelime bile edemeyiz ya belki de ondandır bu yaşlar…
Bazılarının kalbi soğuğa daha dayanıklıdır. Bazılarınki de sıcaktan fazla bunalmıştır.Çok değer verdiğimiz bir kişi hani bazen soğuk davranır ya hep ondan bekleriz ilk adımı ama o da kendini geri çeker.Sonra dayanamayıp biz atarız adımımızı ya ona doğru ya da uçuruma…Hep çabalarız bir kuş gibi uçabilmek için .Çabalarımız boşa mı gitti.Kırıldı mı kanatlarımız…İşte o zaman yüreğimiz sızlar.Çaresizliğimizi görmek cesaret ister elbette,güçlü olmak gerekir.Ama güçlü olabilmek,göz yaşlarımızı tutabilmekten daha kolaydır…
Sadece çaresizlik değil elbet… Bazen de neden aktığını bilmeyiz ama sadece akıtmak isteriz gözyaşlarımızı. Belki de kabuk tutmuş bir yaranın kabuğunu kaldırıp kanatmak istediğimiz gibi.
Neden ağladığımızı kimse anlayamaz bizden başka biz bile kadar zor kavrarken. Belki bir kıskançlıktır hepsi. Kimsenin bir şey yaptığı yoktur ama. Kendimizi eğer birine bağladıysak, ki bu bağlama bu sadece göz estetiğiyle hormonların birleşince hissettiğimiz duygudur, işte o zaman ona karşı hissettikleriniz küçük bir çocuktur ve siz bunun farkındaysanız, ne yapmanız gerektiğini bilmiyorsanız sadece gözyaşlarınızı serbest bırakın.Belki bu işe yaramayacaktır ama gözlerimiz doluyorsa bu durum karşısında içimizdeki çocuğu susturuyoruz demektir.O çocuk çok çabuk büyüyor olabilir ve çok hırçında olabilir.Tıpkı rüzgarın toprağı havada uçurduğu gibi.Gözyaşlarımız da yağmur gibi yatıştırır bu rüzgarı.Ve o zaman gerçek olmayan bu hisler,gerçek olamayacağı için ölür.Sevmek güzeldir ama gerçeğe dönüp bakmak ileride daha güzel olacaktır.
Sadece hüzün, depresyon, melankoli hali değil elbet gözlerimiz dolduran. Bizi uzaktan yakından ilgilendiren bir olay karşısında bile eğer empati yaparsak, o duyguya yoğunlaşırsak yine o acıyı hissedersek kalbimizde…
Ya mutluluk akıtır gözyaşlarımızı, sanki öncesinde akıttıkları yetmemiş gibi… O hassas yüreğimiz, çok değer verdiği kişiler tarafından , hiç beklenmediği bir zamanda , hiç beklemediği sürprizle karşılaşırsa , kalbimiz heyecanlanır önce, içimizdeki çocuk koşmaya başlar sonsuza ,sonra dizlerimiz titrer,ellerimiz terler.Ve yağmur gibi,gökyüzünden mutluluğumuza yüzümüze vurur gözyaşlarımız…
Üzgünken akan gözyaşımızla, gülerken akan gözyaşımızın tadı aynı değildir elbet ama eğer akıyorsa gözyaşlarımız utanmadan, hırçınca bağırıyorsa içimizdeki çocuk, yüreğimiz rahatlıyor demektir. Yüreğimizdeki acıyı ayaklarımız altında eziyoruz ya da mutluluğumuzu , bir kupayı herkesin önünde kaldırıyor gibi kaldırıyoruz demektir.
] ]