Hırslarınızın Kurbanı Olmayın

hırs insanın iradesini elinden alarak kendisine mahkum eden kurtulma imkanı olmayan bir güçtür.

yazı resimYZ

HIRSLARINIZIN KURBANI OLMAYIN
Hırs, insanın iradesini elinden alarak kendisine mahkum eden, kurtulma
imkanı olmayan bir güçtür.
Bahsetmekte olduğum mahkumiyetin içerisine düşmek de o gücü, elimizde
esir etmek de kendi elimizde olan bir durumdur.
Bu gücün elinde oyuncak olup rüzgarında savrulduğumuz, görülen bir gerçektir.
Farkında olduğum bir yanlışı da sizlere anlatmak istiyorum.
İnsanoğlunun yapmakta olduğu en büyük hatalardan bir tanesi de hırsla
azmi birbirinden ayırt edememesidir.
Azim, insanı kendisine esir etmez ve içerisinde büyük tehlikeler barındırmaz.
Hırsta bahsettiğim olayların hepsini barındırmaktadır.
Onun için okurlarıma tavsiyem azimle hırsı birbirine karıştırmamaları
yönündedir.
İkisini birbirine karıştırmanız halinde,aydınlatılması beklenen
olaylar, çözümü imkansız bir duruma gelir, tam bir kör düğüme dönüşür.
Çözümü zor olan olayların hayatınızı alt üst etmemesi için sözünü
ettiğim önemli olan iki hususun gözden kaçırılmaması lazım
gelmektedir.
Sizlere izlemiş olduğum ve çok beğendiğim bir tv dizisinden aldığım ve
öneminin büyük olduğunu düşündüğüm, faydalı olduğu kanaatine vardığım
bir bilgiden mahrum bırakılmamanız gerektiği fikri ile paylaşmayı
uygun buldum.
Çöl dikeni yani develerin aşık olduğu söylenilen diken hakkında
sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Develerin çölde susuz kaldığı anda bu dikenden bir ısırık alarak
dillerini kanatarak kendi kanlarını içip susuzluğunu gidermesi sonra
tekrar bir ısırık daha, bir daha, bir daha derken dillerini paramparça
ettikleri ve en sonunda kan kaybından öldükleri anlatılır.
Yani hırslarının canlarına mal olduğu görülmektedir.
Bahsetmekte olduğumuz bu dikene hicaz bölgesinde harese dikeni de denmektedir.
Hırsın hareseden geldiği bilgisini sizlerle paylaşmak bu önemli
bilgiye sahip olmanız gerektiği düşüncesine kapılarak aktarma ihtiyacı
hissettim.
Kaleme almakta olduğum yazımda yaptığım örneklendirmede, insanların
hayatlarındaki olumsuzlukları, yenildikleri hırslarının meydana
getirdiğini gördüm.
İnsanların her daim hırslarının götürdüğü yere gitmekten
vazgeçemedikleri aşikar.
Ne kaybettiklerini idrak edemedikleri için de hırslarının kurbanı olma
yoluna koşar adım yürümenin tercihinde bulunuyorlar.
Bu yüzden de genellikle ihtiraslarının çektiği ıssız karanlığa doğru
yol aldıklarına da şahit olmuşuzdur.
Hırslarımızın başında ne yazık ki bizleri kendisine esir eden para gelmektedir.
Maddi hırsların hayatlara nasıl zararlar verdiğinden de şüphe edilmemelidir.
Bu gereksiz hırslarımız yüzünden başımıza olmadık işlerin açılacağı,
hayatımızda olumsuz değişiklikler olacağı düşüncesine kafamızda yer
vermiyoruz.
Fakat bir analiz yapabilsek ,nerelerde neler kaybettiğimizi bir
kavrayabilsek, o anda hayatı şimdiki baktığımızdan daha farklı görmemiz
mümkün olacaktır.
İhtiraslarımızın dünyamızı karartmaktan başka hiçbir işe
yaramayacağına inanmak istemiyoruz.
Çünkü bu inancı kalbimizde taşırsak olmadık kayıplar vereceğimizin
fikri ile yaşamayı doğru buluyoruz.
Fakat bizi karanlıklara götüren gerçek tehlikenin hırslarımız olduğunu
bir kavrayabilsek, önümüzde parlayan ışığın söndürülmesine hiçbir zaman
müsaade etmeyiz.
Üzerimizde olumsuz etkiler bırakacağını düşündüğümüz tehlikelerin
hayatımızda yer almasına müsamaha gösterirsek bilmeliyiz ki hem
kendimizin hem de sevdiklerimizin felaketi olacağımız unutulmamalıdır.
Bunları aklımızdan çıkarmamız halinde hırslarımız yüzünden hayatımızda
yer bulmasına imkan olmayan güzellikler tarafından terk edileceğimiz
gerçeği de bir ömür göz ardı edilmemelidir.
O yüzden siz değerli okurlarıma şu fikrimi idrak ediyorum:
İçinizi yakan sizleri kavurup küle çeviren hırslarınızın götürdüğü
yere gitmeyin ,sevdiklerinizin ve kendi felaketiniz olma yolunu terk
edin.
Tercihinizi ıssız karanlıklara çeken hırslarınızın kurbanı olma
yolunda değil de hayatınızda sizi siz yapan, dünyanızı güneş misali
aydınlatacağına inandığınız fikirlerinizi paylaşma yolunda geliştirin.
Yapacağınız bu önemli tercihin hayatınız için bir dönüm noktası
olacağı unutulmamalıdır.

Başa Dön