Hıçkırık

Hayatta çok şanslı olduğunu düşünenler vardır; bulundukları konumu, sahip oldukları maddi değerleri bununla ölçerler. Ve hiç beklemezler adı geçen şans trenini. Ama birileri vardır ki hep şanssızlığına inanır ve adı geçen treni beklemeye koyulur umutsuzca... Umutsuzlukları artık ayyuka çıkınca kendi çabalarını sokarlar devreye ve her devre arası bu çabalamalar şahsı farklı bir boyuta taşır, başka bir yerde başka sonuçlarla ve her defasında başka uğraşlar içinde yine yapa yalnız bırakıverir...

yazı resim

HIÇKIRIK

Yalnızlığın verdiği ürperişle sıçrıyorsun yine bir gece.
O gece sarıyor tüm benliğini keskin hıçkırıklar.
Kahır dolu günlere inatla isyanın basık çıkıyor yine.
Ağlamaklı bir ses mi, yoksa bir titreyiş mi, var işte ta şurada; işte o noktada...
Noktanın noktasında, zerrenin en ufağında, sonsuzun en uç noktasında bir arayış mı?
… … … … … … … … …

Yine o noktada bekliyorsun beklenenin gerisindeki şans trenini.
Lakin gelmiyor işte onu beklemeli mi?
Gitmeli mi?
Gidiyorsun belirsizliğin içinde belirlediğin, ya da ad koyduğunu zannettiğin o noktaya.
… … … … … … … … …

Yolların çıkışsızlığı mı, başladığın o noktaya tekrar geri dönmeye çalışmak mı?
Ya da bulunduğun o noktadan yeniden belirlediğin başka bir noktaya ulaşma çabası mı?
… … … … … … … … …

İleriye koyduğun amaç doğrultusunda ilerliyorsun, ama bilmiyorsun ilerinin ilerisinde duruyor hedefin ve yine sapıyor yönü bir başka yöne.
… … … … … … … … …

Kontrol hep zaten birinin elinde, birilerinde, senden haberdar, senin göremediğin...
Sapkın bir amaç sapan bir de hedef...
Ha, bir de sen varsın tabi, o şans istasyonunda, yalnız yapa yalnız...
Kontrolü elde tutmalı mı, ele alma çabası mı?
Yönetilmeli mi, yönetmeli mi?
Durmalı mı, gitmeli mi?
Gitmeli...
Hadi bakalım.

MUHAMMED AKBAŞ in kaleminden
] ]

Başa Dön