Aniden elindeki bardağın ne kadar kirli olduğunu farketti adam, üzeride dudaklarından bulaşmış az önce yalanmış bir kaç organın doku kalıntıları , kedi kılları, üçüncü sınıf fındığın, dördüncü sınıf kırmızı şarapla karışarak oluşturduğu tatak büyüklüğünde sarılıklar ve kadehin içinde dışından daha çok bulunan parmak izleri ... hepsini bir araya getirdiğinde hayatından daha iğrenç değildi ... Mevsim onun mevsimiydi kendini iyi hissediyordu, temiz olanında içse daha lezzetli olacağını düşünürdü belki bu havada ama bardak ona ihanet ediyordu .. bu tam sana göre der gibiydi . Nasıl birdenbire bardağın bu kirli halini kendine yakıştırdıysa , farklı hayatların birdenbire ölümleri gibi aniden fikrine atom bombası düştü, bizim gibilerin dedi bir yeri olmalıydı, yani HERKESİN DİĞERİ OLDUĞU BİR YER ,
bu yer yeryüzünde belki ama sanki karanlıkta büyümüş güneşin pek sevmediği , bulutların nimbus kılığında , ayakların çamurlandığı, yine de kırılmış dalların örtüsünün deliklerden yuvalarları kuşatığı .... ... neden coğrafyasını tarif ediyorum ki dedi kendine , bırakalımda birbirinden farklılar bulsun yaşamak istedikleri yeri,,,
evet bizim hepimizi toplayıp, son kez sıraya dizip, marşlar eşliğinde yürütmeliler, hatta diğerlerine de teşhir edebilirler ( zaten yeterince oluyoruz ), , sarmaşıklı sokak aralarından geçirip; kahwelerin içildiği, örnek komşuların birbirlerinin kocalarına yan gözle bakmadığı mahalle içlerinden," insan projelerinin makineleşmiş yumuşak kalbilden " - hakikaten bize sewmeyi kim buyurmuştu ?
Buyur burdan yak ...
alkolikler, esrarkeşler, bilimum müptellar, yalancılar, hastalar, şizofrenler, deliler, kaçaklar ( kaçmak isteyenler değil ) hırsızlar ( suçlular değil ) , küfürbazlar, piç doğuracak olanlar, utangaçlar, sevişgenler, genibozuklar, yoldan çıkmışlar, ölmek üzere olanlar ( yaşlılar değil ) efendisizler, köleler, devamı için biraz süreye ihtiyacı olanlar ...
devam edecek ...