Hekime Şiddetin Boyutunu Gösterebilmek İçin Ölmek mi Gerekiyor?

Hekim'e ve sağlık çalışanlara uygulanan çağ dışı şiddet...

yazı resimYZ

Üniversite... Ne hayallerle çalışır, 1.5 milyon yaşıtın içinde derece yapar kazanırsın Tıp Fakültesini... Bir iki üç derken geçer 6 yıl. Kimse sormaz nasıl geçti bu 6 yıl... Vizeler, finaller, geceler, gündüzler... Kahvenin tadını bilmezken kahvekolik olursun kahvesiz geçmeyen gecelerde. Arkadaşlarının birer birer sigaraya başladığına şahit olur bir kere daha üzülürsün. Ne sağlık kalır, ne de sorunlarla baş edebilme enerjisi. Bir hastalanıp 3 ay iyileşemezsin, çünkü dinlenecek vaktin yoktur. Sosyallikse sınav ertesi cumartesilere bırakılır, onda da sosyallik unutulup yerini uykuya bırakır. Tüm zorlukları annenin babanın dualarıyla, yanında olmaya çalışmalarıyla atlatmaya çalışırsın.

Mezuniyet... Beklenen gün gelir, çatar. Yine bir nebze hevesle mezun olunur. Hipokratın anısına and içilir; yüzlerce tertemiz genç Türkiyenin dört bir yanına dağılır. Zorunlu hizmetmiş, Tıpta Uzmanlık Sınavıymış, Askerlikmiş tüm dünya dertleri omzunda mesleğe atılırsın. Hayatında kitap yüzü açmamış adam bir uzmanlığın olmadığına, pratisyen hekim olduğuna laf edebilme cüretini kendinde bulur, seni küçümsemek ister. Sana verilmiş saygıdan ötürü susarsın.

Asistanlık... Ha olur da bunca derdin arasında uzmanlığı kazandın; kıdemli baskısıyla, personele bin rica minnet yapmaları gereken işleri yaptımaya çalışarak, ayda 11-12 gece nöbet tutarak, 36 saat aralıksız çalışarak, evinin yolunu unutarak yeni hayatına alışırsın. Başta yine bir heves başladığın meslek gün geçtikçe cehennem azabına dönüşür. Susmayan telefonlar, kadir kıymet bilmeyen hasta yakınları ve nöbet dönüşü eve geldiğinde; elinde dışkısında sindiremediği kayısının çıktığını görüp de telaşlanıp kapı zilinden elini çekmeyen komşu amca... Çalıştığının karşılığını alamamak... En kötüsü de bu! Tüm bunlar tükenmişlik sendromuna sevk eder seni, hayat iyice zevksiz bir hal alır. Yine de bugüne kadar yaptın ya, senden beklenen bu ya, hayata tutunmaya devam edersin. Çevrende olanları göz ardı edersin, her sorun zaten dolu olan bardağını taşırır, taşan damlayı yerden siler yoluna yine devam edersin. Ama bardağın hep taşmak üzere olduğu gerçeğini bir türlü değiştiremezsin...

Uzmanlık... Asistanlığı zor bela bitirirsin hayatından binlerce ödün vererek... Eksik kalan anılar, yaşanmamışlıklar... Geri dönmeyecek koca bir 10 yıl. Sonra hoop yeniden zorunlu hizmette bulursun kendini, öyle ya hem asistanlıkta 2 yıl hem uzmanlıkta 2 yıl zorunlu hizmetin zorunludur!!! Gider 4 koca yıl daha, etti mi 14 yıl? Tam mesleğin meyvelerini toplayacakken, hayatında ilk adımlarına tanık olamadığın çocuğunla daha fazla vakit geçirebilmeyi umarken, eşine ayıramadığın vakitlerin telafisine hazırlanırken,hayatına geç de olsa lisede bıraktığın yerden devam edebileceğin düşüncesi varken aklında, anneni-babanı-kardeşlerini aylarca görmediğin günlerin geride kalacağını ümit ederken beklenmedik bir son gerçekleşiyor...

Ve son... Ülkenin hala eğitimden yoksun kesiminden bir kendini bilmez çıkıyor. Vay efendim 80 yaşındaki son dönem akciğer kanseri dedesinin ölümünden seni sorumlu tutuyor, aynı maganda elindeki bıçakla hastanede elini kolunu sallayıp odana kadar girebiliyor. Ve kaçınılmaz acı son... Her şey film şeridi gibi geri sarıyor ve hayat ümit ettiğimiz gibi kaldığı yerden devam edemiyor. Acı bir yas, karanlık bir tül gözlerimizde. Bile bile, göz göre göre yaşananlar... Cahillik kanla besleniyor... Hiç kimse bir önlem almıyor, yetkililer susuyor ve unutturmaya çalışıyor. Ve yine o aynı yetkililer üzerimizden siyaset yapmaya devam ediyor...

KINIYORUM, KINIYORUM, KINIYORUM...
YÜZBİNLERCE KEZ KINIYORUM!
KIZGINIM, ÖFKELİYİM, İSYAN EDİYORUM...

Bir ülkenin doktoru, hemşiresi, sağlıkçısı ve diğer tüm üniversite mezunları kolay yetişmiyor, artık farkındalıklarımızı lütfen arttıralım... Çalışma şartlarının düzeltilmesi ve insanca yaşam sürdürebilmemizi sağlamaları için tepkimizi koyalım...
Meslektaşım Dr Ersin Arslana Allahtan rahmet, yakınlarına da sabır diliyorum.

Yorumlar

Başa Dön