Yıldızlar ne kadar da uzaksınız benden. Tıpkı yıldız yıldız parlayan gözler gibi. Şimdi ben ne yapayım göğe baksam görmez kimse gözyaşlarımı. Güneş yine doğar, ay yine ışıldar, yıldızlarsa göz kırpar. Yere baksam toprak çiçeklerle dolar, ağaçlar yeşerir, çimenler boylanır. Yerle gök arasında yerim nedir benim. Her şey benden bihaber, her şey yeniden yeşermeye ve boylanmaya aday.
Hayat ne kadar güzel deriz. Her sabah gün yeniden başlar. Kuşlar gökyüzünde fink atar, yağmur yağar, dereler suya doyar. Hayatın bu güzelliği acımacızlığıdır aslında. Çünkü günün en güzel saatlerinde bir kız köprüye çıkar.Köprü sapasağlamdır, en sert kayalardan yapılmadır. Kızın ayak diplerinden ise hayatı kaymaktadır. Kızı gören bir adam burada ne beklemektesin diye sorar. Kız sana ne diyerek adamın moralini bozar. Sonra köprünün korkuluklarına çıkar. Çıkmak ya inmeye ya düşmeye ya da ölmeye çark eder. Köprü başındaki çiçekler de kızı izler. Bulutlar bembeyazdır, gök ise masmavi. Hayat alabildiğine güzeldir. Kızın ayakları da, elleri de, gözleri de güzeldir. Bunca güzellik burada ne yapmaktadır. Kız kendini nehre bırakıp, bu manzaraya el sallamaktadır.
"Hoş çakal hayat, hoşça kal çiçekler, ağaçlar, kuşlar...
Sizler yine vurdumduymaz bir şekilde var olmaya devam edersiniz. Benim yok olmam sizin umrunuzda mı ki." der güzeliğe inancını yitirmiş her insan.
Kız nehrin kıyısında bulunur. Ağzı kulaklarına kadar yırtıktır. Bunu güzelim taşlar yapmıştır. Kızın bedeni mosmor olmuştur. Bunu güzelim nehir yapmıştır. Nehir sudan bir cehenneme dönüşmüştür.
Ey güzel Tanrı'm! Bütün güzelliklere inancımı yitirmişken, çirkinleşmekten korkarım.
Hayatın Güzelliği Acımasızdır
Yıldızlar ne kadar da uzaksınız benden. Tıpkı yıldız yıldız parlayan gözler gibi. Şimdi ben ne yapayım göğe baksam görmez kimse gözyaşlarımı. Güneş yine doğar, ay yine ışıldar, yıldızlarsa göz kırpar. Yere baksam toprak çiçeklerle dolar, ağaçlar yeşerir, çimenler boylanır. Yerle gök arasında yerim nedir benim. Her şey benden bihaber, her şey yeniden yeşermeye ve boylanmaya aday.