İlkokuldaki en iyi arkadaşınızı düşünün. O şimdi nerede? Neden o zamanlar o sizin en iyi arkadaşınızdı?
İlk sevgiliniz nerede? Çok sevmiş miydiniz onu? Nerede şimdi acaba...
Hayatımıza doğduğumuzdan beri on binlerce, milyonlarca insan giriyor, çıkıyor. Kendinizi kara delik gibi hissettiğiniz anlar olmuyor mu hiç?
Bu, zamanında o kadar değer verip hayatımıza aldığınız, oturup mektuplar yazdığımız, pullarını özenle yapıştırdığımız zarfların sahipleri nasıl oldu da kayboldu hayatımızdan?
O sıkı sıkı sarılmalarımızda içimizden coşup gelen "canım" lara ne oldu allahaşkına?
Beynimizin bir zamanlar en güzel yerinde olan tebessümler, kıkırdamalar yerini sessizliğe bıraktı. Belki hayati bir erozyon bu. Ve hiç birimiz bunun farkında değiliz.
"Hayat işte" deyip geçmeye o kadar alıştık ki...
Lavanta kokulu eski çeyiz sandıklarınızı açın. İçinde eskimişler değil siz varsınız. Sizin hayatınızın parçaları. Onları doya doya koklayın. Yine sarıldığınızı anımsayıp "canım" diyiverin. İçinizde kestiğiniz ağaçların yerine, yine onların dallarından yeni fidanlar dikin.
Kendinizi yeniden yeşertin...