Hayat Üç Perdelik Tiyatro

HAYAT ÜÇ PERDELİK TİYATRO “Tesadüf “ kavramı , sırları görmekten gafil olan cahilin görüşünde vardır. Yüce Allah’ın her seçiminde , tercihe dayanan gizli bir “ hikmet “ bulunur. Hikmet’ ( ilim ) de tesadüf yoktur. İlim denince yalnız maddi değil manevi ilimler olarak da anlamak lazımdır. Gerçi “ irade “ aslında bir tercih sebebidir. Ama irade bile Cenab ı Hakk’ın , onu kullanana verdiği “ izin “ ve “ yetki “ ile sınırlıdır. İşte bu ilahi buluşmaya “ tevafuk “ denir. Bu yüzden bazı ibretli olayları ben çok severim.

yazı resim

HAYAT ÜÇ PERDELİK TİYATRO

“Tesadüf “ kavramı , sırları görmekten gafil olan cahilin görüşünde vardır. Yüce Allah’ın her seçiminde , tercihe dayanan gizli bir “ hikmet “ bulunur. Hikmet’ ( ilim ) de tesadüf yoktur. İlim denince yalnız maddi değil manevi ilimler olarak da anlamak lazımdır. Gerçi “ irade “ aslında bir tercih sebebidir. Ama irade bile Cenab ı Hakk’ın , onu kullanana verdiği “ izin “ ve “ yetki “ ile sınırlıdır. İşte bu ilahi buluşmaya “ tevafuk “ denir.

Bu yüzden bazı ibretli olayları ben çok severim.

Emekli Hava Astsubayı Hacı Bahattin Bey anlatmıştı : “ 1950 ‘li yıllarda füze eğitimi görmek üzere Amerika Birleşik Devletleri’nin El Paso şehrine gönderildik. Bir Amerikalı Onbaşı , bize , kalacağımız misafirhaneyi gezdiriyordu. Misafir odaları , gazinosu , televizyonları , banyosu dahil her türlü ihtiyacımız düşünülmüştü. Binanın üçüncü katına çıktığımızda bizlerle ilgilenen Amerikalı Onbaşı , bir odanın kapısı önünde durdu. Kapıda “ MESCİD “ yazıyordu. İçeri girdik , her yer halılarla döşenmişti. Hiç böyle bir şey beklemiyorduk. Adamlar , bizim Müslüman olduğumuzu düşünerek ibadet ihtiyacımızı bile düşünmüşlerdi. Biz , sekiz Türk astsubayı hayretten dona kaldık. Hiç birimiz namaz kılmıyorduk..Amerikalı gittikten sonra oturup bir karar aldık ; namaz kılmamız için Amerikalıların hazırladığı bu mescidin hakkını vermemiz gerekiyordu. Sekiz astsubay , “ beş vakit namaz kılma “ kararı aldık. Bu arkadaşlardan birisi de daha sonra bir gece nöbetinde “ Minyeli Abdullah “ romanını yazan değerli arkadaşımız yazar Hekimoğlu İsmail ( Ömer Okçu ) idi. Yaa işte böyle ; beni namaza bir Amerikalı Onbaşı başlattı. “

Balıkesir’li eski nur talebelerinden Mühendis Hasan Aktunç’un bir hatırası da çok ilginçtir : “ 12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra Fethullah Gülen Hoca dahil cezaevine kapatılmıştık. Bir gün gardiyan gelerek dedi ki ‘ Savcı Bey , sakalının kesilmesini istiyor. Ben , bu konuda seni zorlayamam , Allah’tan korkarım fakat neyliyeyim ki ben de emir altındayım. Jiletle hafif alırsan yeni çıkmış gibi görünür. ‘

O gece çok huzursuz oldum. Öyle ki ; bu sakal kesme emri , bana , hapis olmaktan daha ağır geldi. Secde i Rahman’a kapandım , uzun uzun ağladım ve dua ettim : ‘ Ya Rabbi , bu adama öyle bir dert ver ki insan içine çıkmaya yüzü olmasın. ‘ Aradan haftalar geçti . Bir gün acı haber geldi ; sakal düşmanı savcı bey trafik kazası geçirmiş ve belden aşağı felç kalmış . Yıllarca acılar içinde vücudunun yaralar içinde kaldığını ve sonra da öldüğünü duydum. Öyle dua etmişim ki ben dahi ürperdim. Savcı Bey korkunç acılar içinde ölüm yatağındayken babası o eski meseleyi öğrenerek bana gelmiş ‘ Ne olur hakkını helal et , oğlum rahat ölsün ‘ diye yalvarmıştı. “

Ömür , üç perdelik tiyatro ve bizler o ilahi sahnenin içinde senaryoya bir şeyler katmaya ,aklımızca değiştirmeye çalışıp , rol yapan figüranlarız. Keşke bu rolümüzü , tiyatro sahibinin hoşnutluğu yönünde oynayabilsek.

Atalarımız ne güzel söylemiş ; “ Ne oldum deme , ne olacağım de !

Hazreti Mevlana ‘nın da bir tesbiti çok güzeldir : “ Olayların arkasındaki sırrı fark etmeseydim , görünürdeki sebeplerine takılıp kalacaktım.”

Gerçekleri görenlere ne mutlu !
]

Başa Dön