Seneler evvelki duygularımı şimdiki yaşımın olgunluğuyla tartarsam bugün hala kendime itiraf etmekte güçlük çektiğim o hatırayı tüm detaylarıyla anlatabilirim. Benim en aptalca huylarımdan biri de yedi kat yabancının hatta bazen en yakınımdaki kişinin benimle hiç ilgisi olmayan bir davranışına olmadık anlamlar yüklemektir. Öyle zamanlarda dünya kendi etrafındaki dönüşüne saniyelik molalar verir, birtakım kayıp insanlar o kısa duraklı molalarda dünyaya hükümdar olur.
Bizim sınıfta bir Hüseyin vardı. Derste sürekli söz hakkı alarak filozofça konuşur, rleri yuvarlayan tatlı üslubuyla dikkatimi çekmeyi en dalgın anımda bile başarırdı. Arkadaşlarıyla ya en arkaya sıraya geçer ya da zil çalar çalmaz sanki biriyle buluşacakmış gibi sınıfı ilk o terk ederdi. Benim onunla ilk yüz yüze gelişim en sevdiğim mevsime rastlar. Yüzüme değdiği anda kayboluveren o minik yağmur damlalarını hiç unutmam. Arkamdan bana yaklaşan biri olduğunun farkındayım. Garip ki daha sesini duymadan, yüzünü görmeden o olduğunu anlayıp başımı hafifçe arkaya çeviriyorum.
Merhaba, nasılsın? " diye soruyor.
İyiyim. diyorum.
"Sen nasılsın?" diye sormadığım için kaşlarını hafifçe kaldırıp yüzüne yerleştirdiği sitemkar bir edayla ben de iyiyim cevabını veriyor. Benim nezaketsizliğim kibirden değil utangaçlıktandı aslında. Anlıyor. Kalbim küt küt atıyor ama filozof bunun farkında bile değil. Tek derdi bir an önce tramvaya yetişip yurda dönmek. Yol kısa, onun adımlarıysa uzun ve hızlı. Bense söyleyecek söz bulamamanın verdiği sıkıntıyla lüzumundan fazla heyecanlıyım. Biraz derslerle ilgili konuştuktan sonra bana şu an tam olarak hatırlayamadığım güzel bir söz söylüyor. Yoluna sonuna geldiğimizde vedalaşıp ayrılıyoruz. O tramvaya, ben otobüse Tabii aklımda beni güzel düşlere daldıracak bu kadar malzeme varken o gün için benden mutlusu yok. Sokrates'le konuşmuş gibiyim. Otobüs kartı yerine banka kartını manyetik alana okuttuğum için şoförün beni azarlayan bakışlarını saymazsam son derece mutluyum Zaten hayatımızda mutluluğumuza gölge düşürmeyi vazife bilen bir grup insan daima vardır. Parkta, otobüste, yolda... Birer bekçi gibi
Bu ilk konuşmanın ardından aylar geçiyor. onu bazen ders çıkışlarında arkadaş grubuyla bir yerlere giderken bazen de kütüphanede görüyorum. Onun da bana baktığını hissediyorum ya da öyle zannediyorum. Sene sonunda yani üç ay görüşemeyeceğimizin tescili olan o günde öyle bir Kendine iyi bak, görüşürüz. deyişi var ki sobasız bir evde iliklere kadar ısınmak gibi. Yüzüm aydınlanıyor. Eve döndüğümde bu küçücük şeyi içimde çiçek gibi büyütebileceğim bir bahçe göremiyorum ama yalnız kaldığım ilk fırsatta hüznün içimde birkaç ay daha konaklayacağını iri manşetlerle yazan dört duvar görüyorum. Noktalarını saysan bir iki sene içinde on cümle bile konuşmadığım birini göremeyeceğim için üzülmek O bilgece sözlerinden etkilenmiş miydim yoksa ilk heyecan mıydı bilmiyorum.
O sıralar orhan veli'den "Güzel Havalar" şiiri dilimden düşmüyor. İğde ağaçlarından yayılan rayiha beni mahveden o kaçık havalara yasaklı düşünceler yayıyor. Kapılmıyorum. Birkaç tuhaf tesadüf, kaçamak bakışlarla ve selamlaşmayla aylar geçmeye devam ediyor ama öyle hissediyorum ki bir gün gelip benimle gerçekten konuşmak isteyecek. İçimde duygusallıktan ziyade uzun uzun konuşma isteği var. Ne konuşacağımıza dair fikir üretemiyorum. Devamlı bana bakıyor, çünkü konuşuyor, çünkü benim derste tuttuğum notları elinden düşürmüyor, çünkü bilgece konuşuyor. çünkü, çünkü, çünkü
O bir gün geliyor. dersteyiz. Hoca hayatta en sevdiğiniz kişiye bundan yıllar sonrasını düşünerek bir mektup yazın diyor. bakıyorum ha bire yazıyor, söz hakkı alıp okuyacak, belli. Mektubun ilk cümlesi sevdiceğim diye başlarken son cümlesi ise köylü güzeli diye bitiyor.
Meğer sevdiği varmış filozofun. Duruluyorum, okul çıkışı gözden kayboluncaya kadar yürüyorum. Beni mahveden güzel havaların yollarına karamsar şiirler saçılıyor. "Biliyorum sana giden yollar kapalı" diyen şairin müneccim kimliğine alkış tutuyorum. Her gün önünden geçtiğim tramvay durağı soluk benizli kadınların kahkaha tufanıyla sarsılıyor, boğuluyorum. İçimdeki umudu vatmanın kör noktasına bırakıp gidiyorum.