Sağır bir adam varmış,
Komşusu çok hastaymış.
O, komşunun evine
Gitmiş ziyaretine.
Hasta gönlünü almak,
Biraz sevap kazanmak,
Tek amacı adamın.
Emri böyle İslâm'ın.
Kendi kendine demiş:
'Aslında bu çok zor iş.
Onu nasıl anlarım,
Duymaz benim kulağım?
Hastanın çenesine,
Dudağına, diline...
Bakar, dikkat ederim.
Ne söyler öğrenirim.
Zaten sorular belli.
Hastaya ne denir ki...
Nasılsın, iyi misin;
Ne yersin, ne içersin?
O da der: 'Eh, iyiyim.
Su içer, çorba yerim.'
Söylerse doktorunu,
İyi hekim olduğunu,
Kendine anlatırım.
Böylece anlaşırım.
Gitmiş hastanın yanına,
Oturmuş karşısına:
— Nice oldun, nasılsın?
İşittim ki hastasın...
Yatağında dönerek,
Demiş ki inleyerek:
— Ah komşum, ölüyorum
Vallah geberiyorum!
Sağır, anlamamış ya
Cevap vermiş hastaya:
— Şükür elhamdülillâh.
Çok memnun oldum billâh.
Ne yersin, ne içersin
En çok neyi seversin? ..
Hasta, çok öfkelenmiş.
Sitemle şöyle demiş:
— Zehirle, ağı yerim;
Zakkumu da severim!
Sağır, hiç anlamamış.
Bir yemek adı sanmış:
— Afiyet olsun komşu,
Yemeklerin en hoşu!
Hasta kahrolmuş ama,
Anlatmak zor adama.
Acıyla kıvranırken,
Sağır sormuş yeniden:
— Doktorlardan gelen kim?
İnşallah iyi hekim...
Hasta demiş: — Lâhavle...
Görülmemiş hiç böyle!
Be adam belâ mısın;
Sen kimleri tanırsın?
Azrail'dir hekimim,
Defol buradan derim! ..
Sağır, demiş ki: — Aman!
Üstüne yoktur uzman.
Dünyada adı belli,
O doktor tecrübeli...
Ayağı uğurludur.
Onu gören kurtulur.
Demek işin yolunda!
Fazla kaldım yanında.
Çok yordum komşum seni,
N'olur helâl et beni...
Ahmet KARAASLAN
] ] ] ] ]