suçlu gibi durma yağmur altında
getir ıslak ellerini güneşime sereyim
güle değdi gözlerinden estiğin rüzgâr
uçuşan tozları bulandırdı göğünü
saçlarından akıp giden tuzlu taneler
ölüm çalan ağaçların dallarını bağlar
hışmınla üşüyen her göze sür bakışını
gurur ve ecel yaklaşınca bedenine
al getir ellerinle kör ettiğin düğümü
sürgün veren gövdeler yaşlı mabedime
topraktan tüten, yayılan ve saran buğu
düştüğü gülü eriten yağmurun kahrı
kayaları ufalayan sert taneleriyle
kapkara gölgesi geçsin üstümden tek
ışıklı şehir sokakları desem değil
karnına saplanan histerik ağrı
gül suyu yüzüme değinceye dek
senin masum gülüne benzetemem
kan çiçeklerinin toprakta değil kökü
senin uğrunda kanatılan goncalardır
ellerine sürdüğün yabanıl merhem
sonsuz sanırsın sen gecelerin rayını
yükü kendinden ağır gibi yaylanır
kara trenleri her istasyonda uğurlayan
ve bekleyenim bir diğerinde
gıcırdayan asfaltlar ve taş yollar
kenarından geçer mutlak bir bahçenin
içinde sana benzeyen bir gül
pembeleşir sen güldüğünde
suçlu gibi durma yağmur altında sızlayarak
getir ıslak ellerini kendi güneşime sereyim
sen kışın en sıcak hayalisin avucumda
kar altında seni sevmekten öleyim