Bülbül olmayı seçtiysen bir ömür yanacaksın
Gül olmayı seçtiysen bir ömür solacaksın..
Bu sözlerle başlayalım bu güzel serenada..
Derler ki;
Gül yaratıldığında öyle güzel bir "rayiha" salmış ki,
bülbül önce bu "rayiha"nın nefesine vurulmuş..
Onun peşine düşmüş..
Ona ulaşmak için çok mesafeler kat' etmiş..
ona ulaştığında etrafının "har-diken" ile
çevrelendiğini görmemiş,aldırış bile etmemiş..
Gül'e kavuşmanın aşk ve heyecanı ile
seherler boyu ötmüş,konuşmuş,konuşmuş..
Aşkın en güzel "serenadları"nı,"senfonileri"ni sunmuş..
Sükutun rayihası gül kanını çekmiş almış Bülbül'ün..
Kanı ile boyamış bedenini..
"Ses" vermemiş,
"söz" vermemiş,
"sır" vermemiş..
Bülbül her seher onun goncalarında aramış
aşkının aks-i sadasını..
Vazgeçmemiş,
terk etmemiş,edememiş..
Bir "rayiha-koku"nun,bir güzel endamın cevr ü cefası ile
dil dökmüş..
İbrahim ile "ateş"e girmiş onun için..
Afrodit'in bedeninden dökülen köpük goncasının
peşinden koşmuş..
Yüzbir "lisan" bilir iken ona olan sevda terennümlerini
noksansız-mükemmel dile getirmek için Rabbi'nden
"Binbir" lisan öğrenmiş..
Onu "Çiçekler" içinde "Nadide"-Yegane" kılmış sesi ve
kelamıyla..
Gül hala "Gurur"un,..
Gül hala "Sükut"un,..
Gül hala "Aşk"ın zirvelerinde..
Kerameti kendinden zannediyor hala..
Bülbülün "yürek teri"ni görmüyor..
Damarlarında dolaşan "hayat suyu"nun onun kanı
olduğundan haberi yok..
O ve Ben diyor..
Halbuki "İkilik" çoktan bitti..
"Bir" oldular..
Ama onun "Benlik"i izin vermiyor..
Bütün güzellikler acıdan geçecek ya..
Bir yerde sızlayacak ya bir şeyler.
Hadi gel de kırmızı güle bak şimdi.
Kimbilir hangi bülbülün kanı aktı..
Diyor ya şair,
Biri hep "taze sızı"nın,
öteki "naz"ın adresi oluyor daim..
Bir hep "Acı"nın merkezinde,
öteki hep "handan"olmanın zevkini sürüyor..
"Gül gül dedi bülbül güle gül gülmedi gitti
Bülbül güle gül bülbüle "yar" olmadı gitti.."
Gül'dürmek için neler yaptı,
ne çileler çekti,
ne acıları "sesi"ne gömdü,
ne bilsin Gül?..
Seher ona varmak için ne geceler ziyan etti,
ne hayaller çizdi,
ne rüyalar yazdı..
Ne bilsin Gül?..
Sergeyeviç Puşkin ne güzel anlatır
"Doğu'nun Bülbül ve Gülü"nü..
Bahçelerin sessizliğinde,
bahar gecesinin sisinde,
Güle söyler doğu bülbülü.
Fakat tatlı gül hissetmez, iç geçirmez.
Âşığın söyledikleri karşısında salınır ve uyuklar..
Kendine gel, ey şair, arzuladığın nedir?
O dinlemiyor, seni hissetmiyor.
Bak nasıl da canlı, seslenmen cevapsız.
Fakat Gül'ün bu "vefasızlığı"nı en güzel
Nevres_i Cedid ifade eder;
Senden bilirim yok bana bir fâide ey gül
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
Etsem de abestir sitem-i hâre tahammül
Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül!
Ellerle o zevk etdi ben âteşlere yandım
Çektim o kadar cevr ü cefâsın ki usandım
Derlerdi kabûl etmez idim, şimdi inandım
Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül!
....
Gül,sevgiliye sunulan,
Kalplerin renk ve kokusunu taşıyan
sevda elçisidir..
Aşkın rengidir,kokusudur..
Şair Nedim ne güzel ifade eder bu ezoterizmi
Bir buse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm
Bir nim tebessüm ile o afet gülüverdi..
Vardır hala bir "Rayiha" peşinde koşanlar..
Ve vardır hala Gül gibi "Zevk ve Handan"ın kollarında
Bülbül'ün serenadına kayıtsız olanlar..
Reng ü budur güle ziynet güzele hüsn-ü baha
Gül denir her güle amma gül-i rana denmez..
Pertev Paşa
Sen hep "Gül"..
Ve güller içinde daim "Gül-i Rana" ol..
Ey Sevgili..