kederli ırgat,
yoksul gelin,
aşksız yürek...
“çile” sende buldu özünü
kilim dokurken,
“gıj gıj” bükerken,
yayla tarlasında sabahı şafağı gören,
“ufuk doymazı” gözlerin vardı
“katık”lı çorbanda nane kokusu tüttürdün
dumanın saklı kaldı...
kucağına “sultan” kuruldu,yoldaşın...
ve sırtında muradını alamayacağın “murat”
sana gökler aşıktı,
ama evlada vurdu sevdan...
gövçek,
köyün gelini
dilsiz uşak,
acı tarlası,
hasadın ölüm...
“ömrünü kütah ettin”
gövçek...analar anası
dertlerin bendi...
oruç ağız...yemeden içmeden
yabani dağlar ardında
utandı güneş...bahar tehirli...
kışa kaldı ortalık..sen ölürken...
muştu bilmedi kulakların
yazmanda bile tutmadı güller
oy...kızım..gövçeğim
“anadan mı kargışlısın babadan mı”
yüreğin dolaştı elden ele...kestiler
nasıl dayandın...
kime gövüllendin ,kime nazlandın
puslu gözlüm...yaralım
kim üzdü seni böyle..söyle..
hadi kalk..sinanın geldi...
yiğidin..kahramanın...
gözün aydın...uyan...dilsizim