göçmen kuş hangi sevdaya uçar?

Sahi, göçmen kuş hangi sevdaya konar?

yazı resim

göçmen kuş hangi sevdaya uçar?

gözlerim gözlerine yasaklı / sınır koymuşlar araya / ışığını görmeyeyim diye / çoğalmayayım / sevmeyeyim diye seni / oysa bilmiyorlar / yüreğimde ve beynimde senin varolduğunu...

Bir tarla kuşuydu önce, görmediğim, bilmediğim. Uzaktı, uzaktaydı... Bir kabusun ortasında onun kanat sesiyle uyandım. Uykularım eski bir aşktan yorgundu, uzundu. Uyandım ve her gece onun sesini dinledim... Yalnızdı, yalnızlığı kanıksamıştı. Bilgeydi, bildiğim bir tarihten geliyordu. Ozandı, bana göğün sonsuz ritmini sunuyordu... Yıllardır beklediğim bir şarkıyı dinliyordum onunla...

Yokluğun,
bilincime saplanan binlerce ok
aklımın kanayan yerlerinden
özlem çığlıkları taşar.

**********

ellerim sıcaklığından yoksun / hiçbir ateş yakmıyor beni / üşüyorum sınırların ardında / güneş çoktan terketti beni / türkülerse kar gibi kalıyor üstümde / oysa biliyorum ki / yüreğim sen olduğun için yanıyor...

Gökten bir sevda kuşu olarak indi yüreğime ve o soğuk kış mevsiminde büyülü bir rüyada buldum kendimi... Teninde sabırlı bir aşk, sesinde güven ve umut vardı. Ve ben onu biliyordum artık. Uykusuz geceler sonrası sabah serinliğimdi. Unutulan bakışlarıma, ezberdeki sevda sözlerini değil yüreğinde yeşeren tazelikleri sunandı... Aynı kuyulara seslenmemiştik çocukluğumuzda ama, aynı çocuklara can vermiştik bir zamanlar: biri yaşayan, diğeri bir hayalde büyüyen...

Yokluğun,
yüreğimin göçüp gitmesi uzaklara
geride kendini unutan bir ben
sığınmasızım ve göçebe.

**********

sigaramı ilk nefeste söndürdüm / çünkü özlemi çekmiştim içime / oysa gömmüştük biz özlemi tarihe / yüreğime bastığın son sigaran / yanıyor içimde hâlâ sevdanla...

Bir sabah penceremde bir not buldum, sevda kuşumdan: Kısa bir yolculuktaydı ve bir süre onsuz karşılayacaktım sabahları... Kimselere söylenmemiş umutlu sözlerle, menevişlenen gözlerle bekledim onu. Sevinç dolu bir bahar sabahı heyecanıyla bekledim...

Yokluğun,
güneşin batması ve kış
'unutul(a)mayan' anıların ardından
gözü yaşlı sözler resimlerin arkasında.

**********

gözlerim gözlerine değdi bir kere / yüreğim yüreğini bildi / sevdiğim için seni / yaşıyorum hâlâ / umutla / oysa... / bilmiyorsun!..

Yüreğim nedendir bilirim, ürpermişti. Sevda kuşum gelmeyecekti. Çünkü o bir göçmen kuştu ve bir başka sevdanın peşinden daha uzaklara uçmuştu... Baharla serpileceğine inandığım rüyam yeni bir kabusa dönüştü ve uykularım her gece bu aşka ağlamakta... Yüzü, gülümseyişi beynime kazınmış olsa da, bir renk eksildi yaşanan zamandan...

Yokluğun,
şiirin ve ezginin yere düşmesi
kırık sevdaları toplar
telaşlı bir güvercin.

**********

yüreğimin yıkıntıları arasından / aşkları topladım / bir gül yarattım kırmızı / sadece / yüreği yaşayanlara giden...

Zaman her şeyi siler mi? Halleder mi? Zaman. En büyük mezar kazıcı. Her şeyimizi eline bıraktığımız; bazen hızlı, bazen yavaş bizi sürükleyen; geçmişimizi onaran; geleceğimizi umutlayan ve inandığımız zaman. Aslında gömüyoruz kendimizi ve dünyamızı bu kavramla. Gömüyoruz, sonra, ya lanetliyoruz ya da kutsuyoruz altındakileri... Göçmen kuş, hâlâ hayatımdasın. Beni reddeden, acıtan, yokluğuyla inciten, tüketen yönünle hayatımdasın; seven, paylaşan, çoğaltan ve değiştiren yönünle değil... Sensizlikle, bensizlikle, bizsizlikle yaşamaya çalışmak ne zor! Bulunduğum her yere sen siniyorsun. Her duvar sesini veriyor ve her köşe gözlerini...

Geceyse ve hüzündeyse her duyum
yokluğun,
umarsız ve suskunum demektir.

**********

yanımda değilsin / bense ne çok konuşuyorum seninle / ama daha çok ağlıyorum / sana, uzaklığına değil / daha çok, yaralı göçmen kuşa...

Yaşamakmış gibi sevdiğim yaralıydı, başka bir sevdadan yaralıydı. Yaralı göçmen kuşum göğünde nasıl uçardı? Saçımdaki her beyaz telde göçmen kuşun gözyaşından bir damla var artık... Aynı sevdada olmasak da aynı acıyı yaşıyorduk. Takvimlerimizde aynı günler bize ağlıyordu. Gündüzleri kuşatılmış insanlığa, geceleri o aşkın sonuna ağlıyordum. Yüreğimin yıkıntılarına kurulan bu aşkın 'en mutlu aşk' olmamasına ağlıyordum. Sen neye göçmen kuş?.. Takvimleri değiştirebilseydin ben de iyileşirdim seninle; oysa boşunaydı kulaklarını okşasın diye dağları sarsan sesim, yüreğini yıkasın diye gökten yağan selim...

her sabah sesiyle uyandığım
tutsak alan gözlerimi
YAŞAM'ım nerdesin?
hangi sevdanın peşinde
hangi umudun içindesin?

**********

Biliyorum / her şiir umutla bitmeli / ve kavgaya güç katmalı / işte sevdiğim / bir ömür sen gel / yüreğim güneşe çıksın / yağmurlarım dinsin/ gökkuşağı aşka dönsün / el ele söyleyelim utkunun türküsünü...

'Kadere inansaydım/ sana inanırdım' dersem, kızma bana göçmen kuş. Alıştım bu aşkın sensizine. Hem ben seni, beni sevesin diye sevmedim ki! İçtenlikle sevmek onursuzluk mudur göçmen kuş?.. Ama ışık arttıkça koyuluklar belirginleşir ya, bahar acılarıma iyi gelmiyor göçmen kuş... Aşka veda edip İnadına Yaşamak diyorsun ya. Öyle olsun...Ben senden başka bir tarla kuşu sevemem ki!

her deniz bir martı, her ömür bir tufan, her rüya bir uyku, her nota bir şarkı, her mezar bir ölüm, her ağaç bir kök, her dağ bir duman, her güneş doğacak bir kuytuluk bulur ya kendine;
bulur ya;

ben
senden
başka
sen
bulamam

bulamam! (Y.Odabaşı)

Sahi, göçmen kuş hangi sevdaya konar?

Mehtap Banu AYDIN

Başa Dön