gerçeği aramayan yaşadım demesin, insan gerçekle anlamlı bir ilişki kuramadıkça yatağa rahat giremez, varlığın sırrına mazhar olmadan yaşamak, körebe oynamakla eşanlamlıdır.
to be or not to be değil esas soru
varsın, o halde gerçeğin peşine düştün mü ? olmalı
etrafınıza bir bakın kaç kişi göreceksiniz insan olarak varlıklanmakla nasiplenmiş olmanın gereği olarak gerçeğin peşinde koşan kaç kişi var,
yoksa bir yığın mı gördüğünüz,
akşama kadar yaptıklarınızı bir düşünün
hangileri gerçekten insan olmanın gereğidir ?
24 saatin kaç ta kaçını gerçekten anlamlı faaliyetlerle geçiriyoruz ?
güneş hergün doğuyor ve batıyor, ancak bu herkes için geçerli değil, bazıları için son defa , bazıları için de ilk defa gösteriyor yüzünü o sabah
her sabah doğuda güneşi görmemiz bizde her sabah bizim için doğuyor ve bundan sonra da doğmaya devam edecek fikrini uyandırıyor ve bizi bu fikre alıştırıyor,
işte şimdi hapı yuttunuz, artık uzun akıllısınız!!!!!!!!!
ne demek uzun akıllı
uzun vadeli plan yapan demek
güneş hergün doğuyor ya
ertesi gün için, ertesi hafta için, ertesi ay için ve ertesi yıl için , hatta ertesi yıllar için plan yapabilirsiniz artık
işte şimdi yandınız:))
bu fikre kapıldınız mı ipin ucunu kaçırdınız demektir artık,
çünkü hayatın geçici olduğuna dair bir emare yok artık etrafınızda
katıla katıla gülebilir, dans edip hoplayıp zıplayabilirsiniz, zaman sermayesini anlamsız uğraşlarla ezmek için bir engel de yok önünüzde artık
ne zamana kadar
-mezarlığa herhangi bir sebeple yolunuz düşene değin
-hastahaneye yolunuz düşene değin
-amansız bir hastalığa yakalanıncaya değin
-namaza yaklaşıncaya değin
-kutsal topraklara gidinceye değin
-bir bebeği kollarınıza alıncaya değin
-bir cenaze arabası görünceye değin
- çaresiz bir halde kalıp yaradana sığınma ihtiyacı hissedinceye değin
o yüzden şairin dediği zümreye dahil olmak sürüden ayrılmak demek
''bana ölen gelir.... ben ölümden sonrasına bakan doktorum...''
evet dostlarım hakikatın peşinde koşanlardan olmak bir ayrıcalıktır, lütfen şapkayı önünüze koyun ve gerçekle yüzleşin yaşadığınız sahte şimdiki zamanları baki kalan bir nimeti aramakla geçirin, yarın çok geç olabilir...
Sözü bir şirimle bağlamak istiyorum müsaade ederseniz
Hiç Ölmeyecek Gibi
hiç ölmeyecekmiş gibi geçtik tarladan
dolu başaklara gülümseyerek
doyasıya kandık çeşmeden
bir nefes soluklanmadan
katıla katıla güldük taşkınlıkla
hiç ölmeyecekmiş gibi
hiç ölmeyecekmiş gibi yedik kazandan
kaçırdık gözümüzü yetimin nazarından
yapıştık dalına dünyanın
-ki toprağa bağlıydı köklerimiz
esirgedik gözyaşımızı
gidenlerin ardından
hiç ölmeyecekmiş gibi
hiç ölmeyecekmiş gibi sevdik sevince
bir kez olsun duraksamadan
çağırdılar musallaya
nasıl bildiğimizi diyebilmek için
yapıştık salın ucuna
hiç ölmeyecekmiş gibi
hiç ölmeyecekmiş gibi baktı yüzüme
boşlukta sallandı gözleri
halbuki çürütür teni toprak
damıtır yağmuru yaprak
bir bileydim
bir bileydi
bir bileydik
bir bilebilseydik eğer
insan denen varlığın mecrası sonlanacak
ölürdük ölmeden önce
hiç ölmeyecekmiş gibi.