gecenin sahih yüzü

Sana seslenmeye çalıştım. Gözlerimden süzülen bir damla olmanı istedim... uzandığımda yas ağıtlarının uğultusu hala kulaklarımdaydı, sevgilim.

yazı resim

gecenin sahih yüzü

mehmet ali güney
5 mart 1999 / İstanbul

Seslenebilmek için içimdeki yas ağıtlarına ihtiyaç duymayacağım. Çünkü göz yaşı yalandan daha güçlü ve belirsizlik taşıyor bu gece. Seslenebilmek içimdeki boşlukların farkındalığını sağlamaktır sadece. Bu geceye kadar içimde varolanları bir bir sundum sana. Geriye bu boşluk kalmıştı. Anlamını bilmediğim bir boşluk aynı zamanda. Karşısına geçip acı acı bakıyorum sadece. Bilmiyorum, bu boşluğun farkında mısın? Fakat, pis bir boşluk...anlam veremediğim, ismini koyamadığım bir boşluk...

Şair der ki... Aslı yokmuş dinlediklerimizin... Bu mısra hayatımın özeti gibi sessiz gecede iyice anlamını yüzüme vuruyor.
Bir suskunluk kaplıyor içimi. Bilgece susmak geçiyor içimden. Hiçbir şey duymuyorum sanki. Ben yokum, seni hiç tanımadım sanki...anlamsız nöbetlerim depreşiyor...
Mürekkebi bitmiş bir kalem gibiyim. Seni yazmak geçiyor içimden; yazıyor, yazıyorum bir şey çıkmıyor ortaya... ve bilgece susuyorum. Sonumun geldiğini biliyor, boynuma ip geçirmeni bekliyorum.
Paul Ree Louya der ki: Merhamet et, beni arama! bu sözler takılıyor aklıma bu gece. Fakat istemiyorum. Seninle olmak, senin yanında olmak mutluluk veriyor bana. Hayata bağlandığımı hissediyorum. O zaman geleceği durmadan doğuruyorum. Boy boy düşlerim oluyor. Fakat sen ölüyorsun! Ölmene anlam veremiyorum. Sanki benim yüzüm, benim soluk alıp vermem seni canlı kılıyor. Ama istiyorum ki senin sana ait nefesin olsun. Bu nefesten bana da üfle ki öldüğüm sanılmasın.
Günahı hissetmemek aşkı hissetmemek gibiyse ben sana aşığım. Çünkü seninle günah işlediğimi hissetmiyorum. Sadece senin yanında duruşumun yalan olduğunu hissediyorum. Seni sevdiğimi söylerken yalana yakalanmış bir hasta gibi duruyorum. Sanki sana otomatik yalanlar sunuyorum. Böyle duygular hissetmemi anlamıyorum. Bu anlamsızlığı benim içindeki boşluğa yüklüyorum. Fakat bu suç o kadar büyük ki bu boşluk tam karşılamıyor bunu. Bu boşluğu birazda sen oluşturuyorsun gibi. Belirsiz dünyalar gözlerinden yansıyor bana. Bu cesaret veriyor aslında, yalanlarımın yüzü az da olsa gerçekleşiyor böylece... fakat bunları bu yazdıklarımı sevmiyorum... bir boşluk işte, içimi kemiren bir boşluk... hiçbir şey hissetmemenin adı belki de...
Heyecansız bir adamın titremeleri sahihse bu yazdıklarımda sahih. Gecenin bu vaktinde oturup bunları yazdım. Hiç uğraşmadım. Bu yazıyı temize çekmeden vereceğim sana.
Bu bir ayrılık mektubu değil kesinlikle. Ayrılma duygusunu hiç hissetmiyorum. Sadece bir boşluk... sessiz bir boşluk... belki de yüzümüzün yankısı... beni sevdiğini söyleyen gözlerin boşluğu...
Sana seslenmeye çalıştım. Gözlerimden süzülen bir damla olmanı istedim... uzandığımda yas ağıtlarının uğultusu hala kulaklarımdaydı, sevgilim.

Başa Dön