Garip İsimli Kasabanın Yalnız Kavalcısı

Bu temiz hava / Bu dingin kasaba / Vurgun gibi geliyor bana / Gönüllüce dalıyorum eski anılarıma. / / İki kattan fazla çıkamıyor / Hayalleri bile insanların / Arkasına basılmış ayakkabısının / Ama -ne mutlu- hiç arkadan vurulmamış / Yaşlı bir a

yazı resim

Ortasından yol geçen
Garip isimli kasabayı
Yürüyorum baştanbaşa.
Ki ne çapaklarımı silmişim
Ne İstanbul bakışlarımı soyunmuşum daha...
Bu tanıdık kasabanın kayıp yabancısıyım
Oysa deüpedüz yerlisi olmuş burada
Jageler, Snob, Fa...
Ekmekle kasedin, emaye çaydanlıkla
Cep telefonunun birlikte satıldığı
Adına Ticaret Evi denilen bu kasaba dükkanında.

Belediye parkına geriyorum
Avcı bir örümcek gibi ağımı.
Öyle ya yem olmayacak mı birazdan
Kasabadaki hava, kuş, traktör mısralarıma?

Kasaba selemlaşmalarının
O sıcak kokusunu duyumsuyorum
Önümden geçen insanlarda.
Traktör sesi yırtıyor önce İstanbul elbisemi
Unutmuşum bu sesi çoktan
Sıyrılıyorum bir çırpıda şehirli bakışlardan.

Ben ve ayaz köpeklerini ısıtıyor güneş yavaş yavaş
Türk Hava Kurumu İlçe Müdürlüğü yazıyor koskoca
İki katlı bir evin tek göz odasında
Her köşede Amerikan bayrağı gibi
Sallanıyor kola tabelaları Vahşi Batı'da olmayayım?

Dükkan önü sandalyalerde
Keyifle içilen "hayırlı sabahlar" görüyorum
Belki de son on yıldır
Görmediğim kadar "görüyorum.
Kuş seslerini duyuyorum sıcacık
Kumru seslerini...
İnsanların telaşsız ayak seslerini
Memurların bıkkın ayak seslerini...

Garip isimli kasabanın sinekli bakkalından
Kalan son tükenmez kalemi alıyorum
Üstelik kırmızı.
Kanım akıyor yazdıkça altından.
Çetelesini tutuyorum
Hükümet Konağı'na giden memurların
Yabancılarını sayıyorum
Otobüsten yeni inmiş ve henüz karşılanmamış
Uykuya kanmamış şaşkın bakışların.
Çocuk sevinçlerini dolduruyorum içime
Masum bakışları topluyorum gözlerden.

Garip isimli kasabanın yalnız kavalcısıyım
Çocuklarınızı peşime takıp
Büyük kent hayallariyle kandırmam
-Bir zamanlarki ben gibi- korkmayın.

Sabah ayazından mı ürperiyorum böyle?
Ruhum titriyor kasabanın ellerinde
Parkın dev çam ağaçları
Bağrına basıyor
Yosunlu havuzdaki
Paslı fıskiye tanıyor Allahtan.
Kasaba sokaklarını sulayan
Belediye arazözü içimi ferahlatıyor.
Kapısının önünü süpüren
Kasaba esnafıyla süpürüyorum
İçimdeki kentsel süprüntüleri
Yosunlu parke taşlar üstündeki üç serçe
Kaçmayın!
25 yıl oldu kasabamdan çıkalı
Bu şehirli etiketime kanmayın
Kim? Ne zaman yapıştırmış?

Bu temiz hava
Bu dingin kasaba
Vurgun gibi geliyor bana
Gönüllüce dalıyorum eski anılarıma.

İki kattan fazla çıkamıyor
Hayalleri bile insanların
Arkasına basılmış ayakkabısının
Ama -ne mutlu- hiç arkadan vurulmamış
Yaşlı bir adam geçiyor yanımdan
Dokunarak bastonuyla taşlara tak tak...
Ve gözleri yerde kilitli
Kadınlar geçiyor
Kurmalı oyuncakları gibi kasabanın pıtı pıtı...

Beyaz bir kelebek süzülüyor az ötede
Taşıyarak saflığını kasabanın kanatlarında
Acaba
Ölüleri daha mı huzurlu yatar
Bu kasabanın mezarlarında?

Başa Dön