aramızda gerilen köprüde durdum
tavrımı kucaklayıp yorgun kalbine
yıllanmış bir kadınla geri döndüm
kolay değil ibrahim
yaban kaldığın gözlerin memleketine
mülteci gibi sığınmak yeniden
işte sana budala bir mana
kusurlarında çiçekler büyüten
aynalarda kendini küçülten bakışlar
insan çürümeye mahkum bir yaprak
kuşkuyla örülmüş duvarın altında kalan
korkular da karanlıklar gibi kuyulara akar
insan beklerken ibrahim
beklerken yaşlanır en çok
şimdi gövdem
bütün gerçeklerde saf tutuyor
oysa herkes tanır kendi yalanını
yanlış şehirleri tavaf ederken bulduğunda doğrularını
o an kendi içinde kuruntulara ayrılır mesafeler
ancak
bu sendeki, olmayışımın öfkesidir belki
yokluğumdaki varoluşumu özleten
ilk heyecanları fluaşklaştıran hafıza kayıplarım
ah sen ve ben ve tenhalığımız
gülü, şarabı ve şiiri anımsatan
şarabı şiire, şiiri güle düşman eden
kadın bir davadır senin nezdinde
beyaz çarşaflarda masumiyet arayan
kendini affetmeden ölen ruhun melali
güya son bir arzu ile dirilmek isterken
tarihin çocukları inciten aksaklıkları
takvimlere bütün acıları not düşer
insan erişmek ister ibrahim, bütün örtülere
fakat bunları bilemez kimse diyor kader
allah ile aramızda tarifsiz bir keder
allah ile aramızda buruk mesafeler
kime sığınırım ibrahim
kime sığınsam sığamam kalbime
kime koşar soluğum can havliyle
gök ve yer ile bir olmaktan korkarken
endişe içinde saklanır riyalarım
insan sevilmek ister bir de arsızca
yalan değil ibrahim
ben ne benzetmeler bilirim de söyleyemem
bu gerçekler sana göre değil
bütün bunlar sana ağır gelir
gölgelerde sesin
seslerde suretin
ve bütün günahlarımda parmak izlerin var
insan ne zaman dirilir ibrahim
müebbed bir ölüm içinde