Siyah ve sahte
Parmak izlerinden muzdarip, hareketsiz, hissiz ve sakin
Bakışlardan kaçamasın diye, yapıştırılmış ayakları tavana, acısız
İstem ve tercih onun için yok
Reddetmek lüksünü düşleyip ısınıyor bazen
Saklanabildiği tek yer
ayaklar altında
arada bir hatırlanan bi' kefen -o da siyah-
Kavgalara, hüsran ve pişmanlık patlamalarına şahit oluyor
Sessiz
Yeşilden nasibini almamış bir vadinin ortasında ağır ağır ilerleyen eski bir mercedes otobüsün tepesinde
Teklik ve yalnızlık arasındaki farka baş ağrıtan
Evini terk etmiş, esmer bir kızın bedeninde
Cevapları var hazır
Söylemeye hazır bir ağız
Bekliyor, bütün üyelerinin avlandığı sürüden geriye kalan bir leylek yavrusu misali
Ürkütüyor yabancısını da bileninden de yakayı kurtaramıyor
Anlamsızca konuşuyor bazen, bazen bağırıyor, otobüslerin sesi duyulasın diye
duyulmasın da gelmesin diye kimsenin aklına
en arka koltuğa oturup uyuklamak
Vakit geçi bulduğunda
Işıklar sönüp, son kuruyemişçi de kepengi kapattığında
Sert köşelerinde aramaya çıkan sol el
Kapatıyor gelip, umursamayarak arkasından gelen o tok sesi, -çat!-
Gün, ışıklar yanınca başlıyor
Asık suratlı uykusuzlar, vazifeleri icabı veriyor bir "günaydın"
Vazife bilinciyle ve aşağılık
Mekanik ve uzak
Sonra
Sağ el gelip kaldırıyor yüzünü
yine ısınıyor ayaklarının altı
yine yineliyor bildiği cevapları yüzünü ekşitmeden verme becerisini
-bazen sustuğu oluyor ama, susadığı hiç olmuyor-