Hepsi birbirinden güzel ve değerli. Okudukça bana bir şeyler kattıklarını anladım. İstedim ki yaşam telaşı içinde kaybolup gitmesinler, hiç olmazsa birkaç kişi daha faydalansın. Emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum. (ÖFH)
**
-
Zorunlu olmayan sayıları çöpe atın: yaş, kilo, boy. Doktorunuz düşünsün onları. Bunun için ücret alıyor sizden.
-
Sadece neşeli arkadaşlarınız olsun. Suratsızlar sizi aşağı çeker.
-
Öğrenmeyi sürdürün: Bilgisayar, el sanatları, bahçecilik, neolursa. Beyniniz âtıl kalmasın. Âtıl kafa, iblisin tezgâhıdır. İblisin adıda, alzheimerdır.
-
Küçük şeylerden zevk almaya bakın.
-
Sık sık, uzun uzun, vargücünüzle gülün. Soluksuz kalıncaya kadargülün.
-
Gözyaşları olacaktır. Katlanın, yas tutun, başka yaşantılara geçin.
-
Sevdiklerinizle doldurun çevrenizi, aile, kedi, köpek, kuş, balık,yadigârlar, müzik, bitkiler, hobiler, ne olursa. Eviniz sığınağınızdır.
-
Sağlığınızın kıymetini bilin. İyiyse üstüne titreyin. Bozuksa düzeltin. Siz kendiniz düzeltemiyorsanız yardım sağlayın.
-
Vicdan azabından uzak durun. Çarşı pazarda gezin, komşu illerde dış ülkelerde dolaşın, ama sakın suçluluk, pişmanlık duygusuna yönelmeyin.
-
Sevdiğiniz insanlara onları sevdiğinizi söyleyin her fırsatta.
Ve hiç unutmayın ki yaşam, aldığımız soluklarla değil, soluk kesen anlarla ölçülür
George Carl
Ekleyen: Yıldızlara Ulaşalım
**
SONSUZ VE ANLAMAK
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi, sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
Aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını,
Zamanla öğrendim
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde, iyiler ve kötüler olduğunu
Sonra da her insanın içinde, iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi
Sonra da güvenin, sevgiden daha kalıcı olduğunu,
Sevginin, güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu
Sonra da ruhun, aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için,
Önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için, ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini
Sonra da ekmeği hakça bölüşmenin,
Bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi
Daha da sonra, kendime rağmen gitmeyi
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün, kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin, kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
Nâmusun önemini öğrendim evde
Sonra yoksundan nâmus beklemenin, nâmussuzluk olduğunu;
Gerçek nâmusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu
Gerçeği öğrendim bir gün
Ve gerçeğin acı olduğunu
Sonra dozunda acının yemeğe olduğu kadar,
Hayata da lezzet kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını,
Ama sâdece bâzılarının hayatı tadacağını öğrendim.
Ben dostlarımı ne kâlbimle, ne de aklımla severim.
Olur ya
Kâlp durur,
Akıl unutur
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur
EKLEYEN: BEN ASLIMI İNKAR ETMEM
**
Ne güzel cahildik;
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Dışarıda kar... Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa... Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi... Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...
Dışarıda kar... İçeride kanaat... İçeride huzur... Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu. Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...
Bir çoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası...
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi? Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı. Çay da kokardı... Domates de...
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu. Dışarıda kar... İçeride huzur...
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi... Kimin umurunda...
Ne güzel cahildik. Mutluluğun resmini çiziyorduk..
Ekleyen: ÖZLÜ SÖZLER
**
"Evin varsa bir sıfır koymalısın varlıklar hanene,
İşin varsa bir sıfır daha koymalısın,
İş seninse ...üç sıfır daha koymalısın,
İşin iyi gidiyorsa üç sıfır daha,
Araban varsa bir sıfır,
Yazlığın varsa bir sıfır daha,
Daha sıralanabilir sıfırlar hanesi...
Ancak, Sağlığın varsa bir koyarsın başına,
o zaman bütün sıfırlar anlamlı bir değere ulaşır.
Yoksa sonuç sıfırdır, hiç uğraşmayasın boş yere..."
(neslihan)
Ekleyen: PDR Dr.Fatih Kalkinc