Eylül

Eylüle giderken...

yazı resimYZ

06.09.2011

Eylül

Geç saat kahveleri midemi acıtıyor.Geceyarısı uyanıyor, sonra da
uyuyamıyorum..Başlıyoryazma sancısı.Bilmezdim yazmanın bu kadar güzel / Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu / Bu derde düşmeden önce.( Bkz. O. V. Kanık )
Niçin yazma sancısı dendiğini yazmaya başladıktan sonra anlıyor insan. Öyle bir sancı ki cihan değer.
--------------------------------------------
Ben incir reçelini çok severim. Demek sevmeyenler de varmış.Aytaç Ağırlar'ın İncir Reçelini izlerken bazı bölümler de kendimi tutamadım,çok hüzünlüydü.Ama iyi ki o gece tesadüf ettik.Son zamanlar da böyle yeni ve konulu bir film seyretmemiştim.Her yer dizi .Sinema zevkimiz yok olmakta.
---------------------------------------
O kadar da dikkat ediyorum ama yine şişti işte bademciklerim. Annemin dolaptan çıkmış sütlacına dayanamazsan böyle olur.Tiroidimle de hiç geçinemiyor boğaz iltihabı. Bu ikisi başıma dert olacak ileri de biliyorum.Şimdilik Agumentin ve Euthyrox idare ediyor.
----------------------------------------
Ufacık bir şey altüst ediveriyor hayatımı.Bir hastalık , bir telefon...
Hiç istemiyorum değişiklikleri . Oysa değişmeyen yalnız ölüler ve delilermiş.Kaldı ki bence onlar da değişir.

"İnsanlık arkasında kalan sahilin görüntüsünü kaybetme cesaretini
göstermeseydi, yeni karalar keşfedemezdi."
Andre Gide

Önemli olan değişimi yönetebilmek. oYsa ben kendimi dalgalara bırakmış gibiyim son günlerde.Zaman denizindeki dalgalara...Bakalım beni nereye
götürecekler.

'Yirmi yaşında istek, otuz yaşında zeka, kırk yaşında akıl önemlidir.' diyor BENJAMIN FRANKLIN .Ya ellilerde?

Lütfen okuyun, bakın Ümit Yaşar Oğuzcan nasıl düşünüyor.

50 Yaş Şiiri

Ne zaman baksam çevreme elli yıl sonra
Hep aynı gördüklerim; bir keşmekeş, bir bozuk düzen
Bir lokma ekmek uğruna tükenmesi insanların
Yaşamak ve ölmek için hep aynı neden

Sefil doymazlık: ete, kana, paraya
Öylesi bir açlık ki eksilmeyen, bitmeyen
İnsan, ezebildiğince mutlu insan, oğul
Nereye gidersen git hep o tuzak, o dümen

Küçük hesaplarla kabaran büyük hesaplar
Ve değişmez çığlığı insanoğlunun: Ben, ben, ben!"
Sen yok musun? Onlar yok mu? Biz yok muyuz?
Nereye bu gidiş? Delicesine pupa yelken

Söyle neyi değiştirebilirsin ki tek başına
Yıldırırlar, sustururlar vururlar seni de hemen
Düşler bitmişse, gerçekler bir tokat gibi inmişse
Tek başına mutlu ol bakalım, olabilirsen

En güzeli sevmek diyeceksin insanları tümüyle
Usanmadan, bir şey ummadan, beklemeden
Ver, durmadan ver, eller uzanmış, baksana
Ver ki; kurulsun sofra, başlasın şölen

Bir yanda umutların, düşlerin, düşüncelerin
Bir yanda aldığını geri vermez koca bir evren
Bak! Bütün ağızlar yutmaya hazır seni
Bir noktadan, bir lokmadan başka nesin sen

Dönüp gerilere bakıyorum, bir de kendime
Elli yıl geçmiş, ha gün, ha yarın derken
Değişen birşey yok, bir şaşkın benden başka
İşte aynı yol, aynı kapı, aynı merdiven

Hani nerdeler? Kimi yitmiş kimi gitmiş dostların
Bir ak saçlı anam kalmış yolumu bekleyen
Sabah-öğle-akşam . . . Hep o tekdüze yaşam
Ve kırılmış bir kalple yorulmuş bir beden

İşte böyle geçti yıllar. bozbulanık
Ben sevdim, ben ağladım, başkalarıydı gülen
Ne zaman uzattıysam ellerimi, parçalandı
Mutluluk serseri bir mayındı denizlerimde yüzen

Başa Dön