Ey Dost!

yazı resim

ey dost! dostlukta sana çok yakınız. o kadar ki, nereye ayağını bassan o yerin toprağı oluruz. aşıklık mezhebinde reva mıdır ki, alemi seninle görelim de seni görmeyelim"
"ey seher rüzgarı bize haber ver
sen geçtiğin yolda, o alev alev yanan, o ateş dolu, o sevda dolu gönlü gördün mü?
o gönül, yüzlerce yalçın kayaları,mermeri,graniti, ateşiyle yaktı"
gece, şehrin etrafında rüzgar gibi döndüm,dolaştım, su gibi aktım...
gece vakti şehrin etrafında dolaşanı uyku tutar mı?
"o eşsiz parlak incinin hayali gözümün önüne geldi,
o anda kendimi tutamadım ağlamaya başladım.
gözyaşlarım akarken içim yanıyordu. heyecandan şaşırmıştım.
gizlice gözümün kulağına dedim ki,
Biliyor musun?,
gelen konuk çok değerlidir, çok azizdir,
ona bol bol aşk şarabı sun!"

"gül" demiş bir dost, yine kanadı yüreğimiz,
"gül"dür söyleten bizi başka çiçek bilmeyiz
gül`ün hatrına yanarız da gülşende,
deli bülbül!..
Bil ki, Süleyman değildi dem çekmene yasak vuran,
Belkıs’ın bahçesinden kovulalı beri,
yollardasın,
bir gülşen gördün tutuldun,
ne dalında uyudun gül’ün,
ne göğsünde bir ranâyı uyuttun,
ne ahû gözlerine baktın hicranla
ne de unuttun!..
dut mu yedin ey bülbül,
dilini mi yuttun?!.
Bülbül gül’e tutsun mâtem
Ko, sürgünler kana batsın,
Batan gülün dikeni mâdem,
Bırak kanatırsa kanatsın
postacı bulamamış adreste seni,
biçare dolandı durdu bir zaman,
bir meçhûl âleme gitti” demişler!.
kendini yalnızlıkta yitti” demişler!.

açma, alevlenir’ demiştim, içinde küllenen köz
deryâmı tutuşturmaya bir kıvılcımın yetti
içimin mahzenlerine düşürdüğün bir mısrâ
kor’a kesmiş tek sözün buzlarımı eritti..."

"düşmez başımıza taç yaptığımız serde
ne bir göz incitir, ne de bir el dokunur
ve durur kitâbesi öylece konulduğu yerde
ne çözülür efsûnu, ne kılavuz yol bulur
sâhifeleri soluksuz açılır da, her gece aşkın,
içilir gözelerinden aşk ve fâsılâsız okunur"

yüreğine demir atan derin sancıya
denk düşer bir züleyhâ yanışı
eğreti sözlüklerden sıyır insicâmı
senin ne anahtar kelimelerin var,
düşür kadîm Kitab’ın sayfalarından
“ahsen-i kasas”a mıhlansın zaman,
ve yûsuf’un rabbine baş eğsin ancak
bilirsin eğilir, ancak dolunca başak..."

aşk adanmaktır, bâzen aldanış,
Mahveder aşığı alış be usta,
Bâzen çözer dilini bâzen lâl eyler,
Sen yine yüreğinden konuş be usta!

Başa Dön