Bazı sırlar söylenmiyor
Gönül yanıyor, dil lal oluyor, gözler ağlıyor
Su al etsen, meramını merak edip
Gözlerine bakmayı denesen
Hüzün vaktinin geldiğini hissedersin
Eylül sağanağı gibi umutlar
Tek tek düşüyor sararan yapraklar
İçin parçalanıyor, lakin elden bir şey gelmiyor
Günlerce yatağa mahkûm
Neyi düşlese ve düşünse, mecalsiz hülyalar
İkliminde nefeslenmek için ümitlense
Sancılar geçit vermez, gün hiç bitmez
Gecenin ıssız halinde, sesler işitilse bile
Yüreğe yakın gelen, gam içine zerk eden güç var
Sessizlik içinde bir şeyler anlatıyor
Duyabilen
Kalpler ve hissedebilen ruh için
En yakından, şefkat ve himmetin mekânından
Korkma, henüz körpesin, bilgi ve irfana aç bir nefessin
Çekinceler içinde erime,
Rahmet sadece dünya için değildir
İman eden kul için ne güzel zindeliktir
Aslında bilmelisin ki
Emellerin vardır, akranların gibi
Umuda koşmaktır meramın ve derdi endamın
Koşsan ne olacak, derdi veren sahibe yönelmedikçe
Güle şakraya yıllar geçirince, sefilleşince
Kalbin ve ruhun itminanlığından sarfı nazar edince
Sağlıklı olan ne yapıyor, kargaşa içinde yaşıyor
Hangi köleliğe talip olmuşsa onun derdiyle koşturuyor
Evet, ne söylesem
Hangi lisan ile kal edip melalimi hasretsem
Yüreğine zor gelecek ve acın dinmeyecek
Nasibe inanıyorsan kat a kahretme derim
Her çile ve derdin bir bedeli olacaktır eminim
Hastalıktan korkma, her gün eksi olanlarla nefes alma
Ölüm ve sevdası, aşkın mefkûresinden firkattir
Sahibin divanına çıkmak için beklenen vakittir
Mustafa CİLASUN