Eteğimde Saklı Taşlar

Bir roman dolusu cümle düşündüm durdum bastığım her kaldırım taşında. Her taşı kaldırıp indirdim, sanki aradığım birinin altında saklıymış gibi... Bazılarıysa elimde kaldı...

yazı resim

Günlerdir yazmamak için direniyorum, tek bir kelimeyle tüm gerçeklerin birer birer sıralanacağını bildiğimden olsa gerek. Yine de dayanamadım işte, her erteleyişimde bir cümle daha saplanıyor aklıma, zihnim parçalanıyor. Bir roman dolusu cümle düşündüm durdum bastığım her kaldırım taşında. Her taşı kaldırıp indirdim, sanki aradığım birinin altında saklıymış gibi, ağrılarla doldu kollarım, bedenim, en çokta kalbim. Bazılarıysa elimde kaldı, taşıyabildiğimce taşıdım durdum, şimdiyse hepsini bırakma zamanı…
Aylardır hiç durmadan okuduğum her kitapta, kendimi unutmaya çalıştım. Kahramanlarına hayran oldum, başka kitaplara kahraman adayı ilan ettim kendimi. En çokta kendi kitabımın kahramanı olmak istedim aslında, sonunda doğruyu, kaderin saklı kilidini bulan ve o kilidi açan tek kişi olan bir kahraman olmayı istedim. Oysa olabildiğim tek kişi başka kahramanların gölgesinde kendisini unutmaya çalışan bir çaresizdi… Çaresizdim çünkü kendimden özür dilemeye yüzüm bile yoktu.
Bir süre kahramanların gölgesinde kalmayan bir unutkanlığa verdim kendimi, unutarak, hiçbir şey olmamış gibi yaşamanın iç acıtan boşluğuna yuvarladım düşüncelerimi. Günlük hatta sadece anlık üzüntüler vardı benim için. Çıkarılacak ders yoktu hiçbirinden, çünkü unutuluyorlardı sonuçta. Tıpkı benim gibi… Bende unutuveriyordum her şeyi ya yine de olmadı, yaşamışlıkları biriktirmeden kimse bulamaz benliğini, unutarak kendimi silmeye çalışıyordum sadece. Oysa canlı bir ayna vardı önümde, kelimelerim, kurduğum cümleler, tepkilerim hepsi beni bana yansıtıyordu acımasızca. Ve kendimle her karşılaşmamda beni ben yapan tüm zamanlar canlanıyordu, canlanmak zorundaydılar. Çünkü bir nedenim vardı, beni varlığımın acınası yanlarını nedenlerle açıklamak zorunda bırakan nedenler. Her neden başka bir anının kaş çatışıma yapışmış yansımasıydı, yani unutsam da tüm anılarımı mimiklerimde yansıttığım bir geçmişi taşıyordum.
Her denemenin ardına sakladığım hayatıma ulaşmak istiyordum aslında. Bir kerecik olsun kendimi olduğu gibi kabul etmek, en güzel huyumdan en çirkin parçama kadar, beni ben yapan her şeyi sahiplenmek. Gözlerimi güzel ya da çirkin olduğunu düşünerek değil, sadece bana ait bir parça olarak sevmek, ellerimi saçlarımı hepsini bana ait olduğu için kabullenmek, en çokta tüm o yara berelerin ardına saklanmış ruhumu, kirli ya da temiz diye ayırmadan kendimden, sadece sevmek istedim. Belki de sırf bunun için kurdum o roman dolusu cümleleri, her taşın altında aradığım buydu belki de. Onca cümlenin ardından tek bir kelimeye ulaşmaya çalıştım, tüm cümlelerimin gizli öznesine…
Şimdi topladığım taşları aradığını bulmuş bir zafer sarhoşu edasıyla fırlatıp atmak istiyorum penceremden, sadece kendimle kalmak, upuzun bir hasreti dindirmek, sonra kendimi de alıp gitmek istiyorum, bir daha beni kendimden uzağa düşüremeyecekleri ıssız bir yalnızlığa…

Başa Dön