Ne kolay görünür
elleri cebinde gitmek aşktan
ıslıkların ezgisiyle silik, kalmaz kadarı yalnızlığın
;
Istanbul’da güftesiz bir gece
gibi dolaşır sokaklarında bir sazende
gibi kaldırımlarda lambalara soyunuk raksı
iki elim ceplerimde gezinir yalın ayak yalnızlığın kadarı
haberli olmuş kara bulutların ikinci el aşklara mükellef şarkısı
,
iki elim ceplerimde gezinir baksam
baksam, neden görünmez gibi durur insanlar
tel örgüsüyle göğüslere inip kalınca kösnül bir sancı
baksam; nedir, kuru dudaklarına gözyaşını siler aynaları
?
Kadarı yok bu yalnızlığın, tüm dokunuşları cebimde
tek kalmış mezar taşlarında soğuk bir eğlencedir ürperme
sinsi karanlıktaki köşegenlere pısıvermiş çıplak ışıklar, pencerelere
:
her ağız, bir tutam da olsa köz ambarı
göz koymuş boşluğunda oynaşan bir kıvılcımı
neden ateş almasam kurur sol yarımda bir yaprak
?
İki elim ceplerimde kadarı yok bu yalnızlığın,
uyanınca gündüzün fenerleri son bulacak, bildiğim tüm yüzler
yanık bırakılacak sazende, ıslıkların fotoğrafında yorulacak mızraplar
:
ırmaklardan bir bestedir, muskadır yanağıma
ceplerim, bırakmaz ellerimi; alışılmışa gebedir ıslaklıklar
sızıya rast getirilen bir tutkuya ateşler kurbandır yağmurla yanışlar
,
neden salınır Istanbul, ince ıslık dolu gölgede;
buram buramdır da bestesiz, küfreder toprağın kokusu
ilk elden avuçlanmış ceplerim, aklanmaz ardımda sazende
nedir, aşkı yazmasam kurur gibi durur, yalnızlığında bir yaprak
!