Hilmi Yavuz, Alişanzâde İsmail Hakkının 1927 yılında Elem Çiçekleri adıyla yayımlanan Les Fleurs du Mal çevirisini yayına hazırlayan yazarlarımız arasında yer alıyor. Dilimizdeki bu ilk çeviriyi diğer Kötülük Çiçekleri çevirilerinden farklı bir yere koyan Yavuz, şiirlerin Osmanlıca metnini Fransızca orijinalleriyle tek tek karşılaştırdığını aktarmıştı.
Hilmi Yavuzun Hurufi Şiirlerinde (2004) yer alan a, ş, k (iki) şöyle başlıyor: elem çiçekleri açıldılar / elif lâm mîm.
Her zaman için etkileyici (ya da sihirkâri) bulduğum bu dizeler, Yavuzun sahih şiir anlayışını sadece altı kelimede yoğunlaştıran bir bütünlük oluşturmuştur hiç kuşkusuz. İşte bu bütünlüğün bir parçasında Charles Baudelaire ve Elem Çiçekleri, diğer parçasında Kuran ve Bakara süresinin ilk ayeti yer alır. Şairin ustalığı, yaptığı basit bir dokunuşla modern Türk şiirine has bu çiçeklerin görkemli bir şekilde açılmalarını sağlamıştır.
Yavuz, Alişanzâde İsmail Hakkının (1871-1944) 1927 yılında yayımlanan Les Fleurs du Mal (1857) çevirisine Elem Çiçekleri adını vermiş olmasını her zaman çok önemsemiş ve bu çeviriyi diğer Kötülük Çiçekleri çevirilerinden farklı bir yere koyduğunu birçok kere dile getirmiştir.
166 şiiri tek tek karşılaştırdı
Hilmi Yavuzun bu kitaba ilgisinin poetik verimi olarak yukarıdaki dizelerin metinlerarası düzlemini işaret edebilirim. Ancak bu ilgi Ali İhsan Kolcunun Alişanzâdenin Elem Çiçekleri çevirisini 2005 yılında Latin harfleriyle yayımlaması üzerine farklı bir yönelim kazanır, zira Yavuz, 2011 yılı başında Kolcunun yayımındaki talihsiz okuma hatalarını kendi polemik üslûbu ile eleştiren iki yazı yazar. Kolcu bu yazılara, ilgili çalışmasının basımı aşamasında gerçekleşen teknik hatalardan daha önce Yavuza bizzat bahsettiğini belirterek cevap verir ancak düzeltilmiş bir ikinci baskıyı ise yayımlamaz. Bu yüzden Hilmi Yavuz tarafından hazırlanan Türkçedeki bu son Les Fleur du Mal yayını için, Alişanzâde İsmail Hakkı çevirisinin, her iki anlamda da çok gecikmiş ikinci baskısıdır diyebilirim. Her iki anlamda da Elem Çiçekleri ve Alişanzâde Üzerine başlıklı giriş yazısında Yavuz, üşenmedim, oturdum ve tam dört yıl yaz ayları boyunca Kolcunun Elem Çiçeklerindeki 166 şiiri hem Alişanzâdenin Osmanlıca metniyle hem de Baudelairein Les Fleurs du Mali ile tek tek karşılaştırdım diyerek çalışmasında izlediği yöntemin rehabilitatif özünü de açıklar.
Les Fleurs du Malin Türkçedeki ilk çevirmeni kimdir?
Efendim, Alişanzâde İsmail Hakkı Bey, ünlü mimarlarımızdan Sedat Hakkı Eldemin babasıdır. 1889 yılında Mülkiyeyi bitirdikten sonra Hariciyede çalışmaya başlayan Alişanzâde, 1909 yılında Marsilyaya, 1918 yılında Münih başkonsolosluğuna atanır, 1925 yılında ise kendi isteği ile Hariciyeden emekliye ayrılır 1891-94 yılları arasında Mektep dergisinin başyazarlığını üstlenen Alişanzâdenin burada Çiftlikte adlı bitmemiş bir romanı ve Ali Şir Nevaî hakkındaki inceleme yazıları yayımlanır. Bu dönemde yazdıklarının önemli bir kısmı çağdaş Osmanlı yazarlarının biyografilerinden oluşturur: Türk Muharrirleri, Muasır Şairlerimiz, Osmanlı Meşâhiri Üdebası başlıca çalışmaları arasında yer alır. 1895 yılından sonra ise edebî faaliyetlerini çeviri ile sınırlar. Alişanzâdenin en bilinen çevirisi ise kuşkusuz (biraz da Hilmi Yavuzun ilgisi sayesinde) Elem Çiçekleridir.
Türkçedeki bu ilk bütünlüklü Baudelaire çevirisi kitaplaşmadan evvel Abdullah Cevdetin (1869-1932) İctihad gazetesinde tefrika edildiğini biliyoruz. Alişanzâde, Mütercimin İfadesi başlıklı önsözünde tecrübe kabilinden yaptığı Baudelaire çevirilerini gözden geçirip yayımlamasında, Abdullah Cevdetin teşviklerinin etkili olduğunu belirterek: Geçende bir münasebetle Bodler ve âsârı hakkında müdâvele-i efkâr ederken vaktiyle, Elem Çiçeklerini tecrübe kabilinden tercüme etmiş olduğumu ve asıllarındaki letâfeti muhafaza edememekle beraber -esâsen buna imkân da yoktur- bu tercümelerden melâl şâiri hakkında umûmî bir fikir hâsıl edilebileceğini söylemiş idim. Hazır bulunanların ve o meyânda pek eski ve kıymetli arkadaşım Abdullah Cevdet Beyin teşvik ve ısrârı üzerine hayli eski zamana ait olan bu tercümeleri bugün bir kere daha gözden geçirdikten sonra enzâr-ı mütâlaaya vaz ediyorum diye not düşer.
Nitekim kitabın sonunda da (çevrimyazılarını Sakine Korkmazın yaptığı) Abdullah Cevdetin Elem Çiçekleri ve Baudelaire üzerine yazdığı iki yazı yer almakta ve bu yazılarında Abdullah Cevdet de Alişanzâdeyi kendisinin teşvik ettiğini söylemektedir. Her ikisinin temel kaygısı da Baudelairein modern şiiri haber veren bu skandal yapıtının, Türkçede yeterince iyi anlaşılıp anlaşılamayacağıdır.
Alişanzâde, Hügo, Lamartin ve Müselerin rengîn tahayyülât ve tasavvurâtından zevk alan terbiye-i fikriyyemiz acaba bu gayr-i mûnis teheyyücât, bu acîb hevesât ve garib terkibâtı birdenbire nasıl telakkî edecektir? diye sormasıdır.
Baudelairee çağdaş yaklaşım
Alişanzâde bu önsözde Les Fleurs du Malin ilk baskısından kendi zamanına kadarki gelişimini de kısaca özetler. Bu bağlamda verdiği bilgiler Baudelaire ve yapıtını gayet çağdaş bir bakış açısı ile ele aldığını göstermektedir. Nitekim çevirisi için esas aldığı 1911 baskısında yer almayan ve Baudelairein yeni fikirler üzerine icra ettiği tesiri göstermek için eklenmesi gerektiğini düşündüğü yazıyı, 192526 yıllarında yapılan bir bütün eserleri baskısından alır. Bu yazı yeni şâirlerden ve Encümen-i Dâniş azasından Pol Valeriye aittir. Bu yazıdan evvel ise 1926 yılında yayımlanmış kısa bir Baudelaire biyografisini Elem Çiçeklerine ekler. Abdullah Cevdet, Valérynin bu yazısı için yeni nazarları muhtevîdir ve pek âlâdır; fakat ben Teofil Gotienin Bodler hakkındaki maruf mütalanamesini bin kere tercih ederdim ve Türk kariileri için bunun da tercüme ve esere ilavesi çok nafi olurdu der.
Abdullah Cevdetin tercihi kendisinin olduğu kadar çağdaşı olan edebiyatçıların kuramsal/zihinsel hattını da belli etmektedir. Valérynin Edgar Allen Poenun, Baudelaire şiiri üzerindeki dönüştürücü etkisini ön plana çıkaran modernist eleştirisinin, zihinsel karşılığını 19. yüzyılın ilk yarısındaki Fransız edebiyat modalarında bulan 20. yüzyıl başı Türk edebiyatçısı için anlaşılması haliye güç olmuştur. Bu bağlamda 20. yüzyıl başında doğan yeni neslin Théophile Gautiernin (1811-72) parnasyen duyarlığından ziyade, Paul Valérynin (1871-1945) modernist yaklaşımı ile daha uyumlu olduğunu söyleyebiliriz.
Evet, Elem Çiçeklerinin Türkçedeki serüvenini bilen bilir, bilmeyen de bu deneme vesilesi ile fikir sahibi oldu
Kalın sağlıcakla
Meraklısına Not: Hasan Ali Yücelin Hilmi Yavuzun eleştirilerine cevabını aşağı linkten okuyabilir.
http://yenielestiri.com/tag/elem-cicekleri/