Yalnız yaşamıyoruz. Bir bütünün parçalarıyız.
Elimiz nasıl önemli ise, ayağımız, gözümüz , kulağımız… hepsi önemli…Bütün olan biz ve parçalarımız…
Birinin mutlu olması, zengin olması, iyi eğitim görmesi, bir diğer kişinin aynı değerlerden yoksun kalmasını gerektirmez.
Edirne’nin veya Hakkari’nin bir köyünde doğan çocukların, , eğitim, sağlık, barınma , beslenme sorunları olmamalı. Büyük bir aileyiz ve her köşeye ulaşabiliriz…
Bir deprem sonrası, yıkılan evi gösteriyor televizyon. Her yanı yıkılan ev, elbise dolabını destek alarak ayakta durmaya çalışıyor. Olmaz böyle şey dedirtecek pek çok eksiklik…
Van depremi ve evsiz kalan yüzbinler… kışın ortası soğuk ve kar… 250.000.- tane tam korumalı ve güvenlikli prefabrik evlerle, bir kent kaç günde kurulabilirdi…30 gün…hadi 45 gün…biraz daha zorlayalım..60 gün… Parasal değeri altından kalkılmayacak bir rakam mı… Değil…
Olabilir mi… olabilir… oldu mu peki… Hayır…
Peki prefabrik bir ev hangi iklim koşullarına, kaç derece soğuğa dayanır… 5 cm kalınlıkta bir köpük , bizi soğuktan veya sıcaktan ne kadar korur… Bu kalınlığı 10 cm.ye veya iklim koşullarına göre ayarlasak.. Düşük maliyetli bir yalıtım… Ben inşaatçı değilim…yalıtım uzmanı değilim… ama fizik bir gerçek var ortada…
Peki neden yapılmadı veya yapılmıyor… Toplumsal düşünce ile inşaat teknolojisi ve fizik, kenetlenip, siyaset ile kavga ediyor…
Bir masum soru daha… bu yoksul bölgelere, el altından çeşitli silahları gönderip, insanların, yani emperyalizmin, ne halt ettiği gün gibi ortada değil mi…
Senin insanın üşümüş, aç kalmış veya ölmüş… kimin umrunda…
Ama bu ev bizim evimiz…diğer bir odadaki, çatıdaki herhangi bir kiremitteki sorun, evin tüm ayrıntıları hepimizi ilgilendirir.
bir sağ ayak bir sol ayak
bir sağ ayak bir sol ayak
topuklarla yere basarak
parmak uçları ile yaylanma
hep aynı hareketlerle sürüyor yaşam
herkesin bir işi olmalı
bir evi, sevdikleri
amacı olmalı koşturmaya
bir sağ ayak bir sol ayak
böyle sürüyor işte oyun
koşturarak
İstanbul 3 aralık 91
mutluluk
ayın parladığı
yıldızların yandığı yer
bizim dünyamız
ve sonsuz yıldızlardaki
sonsuz dünyalar
bir dileğim var duyarsanız beni
eğer mutluluk olacaksa herkesin olsun
9 Haziran 1983
duyun kendinizi
çocukları seviyorsanız eğer
sınırlarını çizin sevdiğiniz şeyin
hangi çocuğu
ne zamana kadar
ve ne kadar
annesiz babasız
sokaklarla dost olmuş
delikanlıların
yüreğinize zıpkın gibi saplanır mı
çığlıkları
yoksa bazı zamanlar
bazı çocukları mı sever görünürüz
Avrupa’nın ortasında
koltuk değnekleri ile gezen çocuklar
-ki bunlar şanslı olanlar-
ne anlama gelir
sözde eşitlik
sözde özgürlük
sözde demokrasi tutkunu
Avrupalı için
uzağa gitme
İstanbul sokaklarında
kir pas içinde
karnı aç
yüreği paramparça çocuklar
ve Ankara sokaklarında
ve İzmir sokaklarında
uzağa gitme
belki yakın mahallede
belki bitişik sokakta
belki yanıbaşında
bitişik komşunda
kendini kandırma
o çocuk senin
o çocuk bizim
söyler misin sevdiklerimiz için ne yapıyoruz