DOLUNAYSIZ SÜRGÜN
Güneş batmadan doğardı dolunay
Sıradağları gözlerimizin önünde
Korkuturdu puslu, sarı gövdesi
Oturduğu gökyüzünde sihrin gücünde
Büyülü geçerdi bütün gece
Cibinlikte yarı uykulu, yarı uyanık
Sabahları güneşle uyandırırdı
Nöbet değiştiren gece kuşları
Kış gelmezdi hiç poyrazdan
Çatlayan eller olurdu sadece
Sıcaktı hep aylar ansızın gelip geçen
Şimdi yazı olmayan geceler
Bu sürgün kekremsi hayatlar ülkesinde
Hiç söylemediler nasıl sevilir alıçtan bozkır
Ağzımızı yakar çocuk tadında nar
Duyulmaz bozlaklarda ne dolunay
Ne sıcak geçen akşamlar
Özlüyorum, razıyım yaban mersinlerine
Sadece istediğim biraz, bizim oralar