Dünyada yalnız başına siyasetin yapılamayacağı tüm ülkelerin bildiği bir gerçek. 11 Eylül sonrasında Bush son derece tehditkâr bir söz sarf etmişti: Ya bizden olursunuz ya da teröristlerin tarafında olursunuz. Bunun açıklaması şudur ki; ya bizden olacaksınız her dediğimize evet diyecek zulümlerimize ortak olacaksınız. Ya da sizi de terörist sayarak teröristlerin safında olduğunuz için işgal edileceksiniz. Ne ABD ne terörizm diyemiyorsunuz çünkü Bush’un sözünün arkasında Tevrat’tan ilham alarak ortaya atılmış bir Aristo mantığı var. Bir şey ya siyahtır ya beyaz, ortası yoktur!
ABD’nin sınır tanımayan işgal arzuları ve gücü karşısında ayrıca kapalı kapılar arkasında kaynakların azalmasından dolayı üretici olmayan nüfusları kırma amaçlı dünya nüfusunu 3’te 2 oranında azaltma kararları karşısında yapılacak en doğru iş dünya siyasetinde bloklaşarak güç kazanmak, yalnız olmamak, bir grubun üyesi olmak
Bir gün namlunun ucunun kendisine de çevrileceğinin farkında olan her ülke sığınacak bir dam arıyor. Bloklar, gruplar, birlikler ekonomik siyasal ve askeri güç kazanarak bu tehdide boyun eğmek istemiyor.
ABD tarafını seçenlerin ülkelerini yönettikleri mantıkta hiçbir tutulası yön yok. ABD gözüne kestirdiğini öyle ya da böyle yutacaksa şerefle yutulmak lazım. Boyun kesilsin ama eğilmesin. İktidara gelebilmek için en milliyetçi nutuklarla medyanın halkı yönlendirmesiyle başa geçenler emperyalistlerle iş birliği içinde ancak bir dönem iktidarda kalacaklarını bilseler de ülke menfaatlerini düşünmeden komploların komplosuna hizmet ediyorlar. Hizmet etmeyenler ise en basit gerekçelerle “hallediliyorlar”. Refahyol hükümeti gibi.
ABD ne istiyorsa AB onu istiyor. Hepsinin yöneticileri aynı masadan emir alıyorlar. Taktik geri çekilmeler, göstermelik karşı duruşlar, danışıklı dövüşler ancak dünya tarihini ve dünya siyasetini iyi okumayanları kandıracak bir yöntemdir.
Yok olmamak için, yeni dengeler kurmak için, dünyaya yön vermek ve baki kalan bu kubbede bir hoş seda bırakmak için zerre kadar acıma duygusundan mahrum olanlara karşı birlik olmak gerekiyor.
Aklı başında olan herkes AB ve ABD’nin birbirine kaşı ihtilafta olabileceğini düşünmez. Birinin nihai hedefi kesinlikle öbürü tarafından destek görür. Aradaki bazı pürüzler ancak devletlerin milletlerini aldatması amacıyla yapılır. Ya da gerçekten desteğe ihtiyaç yoktur. Irak Savaşı’nda AB’nin ABD’ye desteği gibi.
Türkiye’nin dış politikası yanlışlar üzerine kurulu. Türkiye maalesef gözü dönmüş grupların amaçlarına hizmet edecek şekilde dünya siyasetinde konumlandı. Bunu kötü niyetle yaptığını asla düşünemem. Dünya siyasetinde asla kendisinin iyiliğini istemeyen ABD’ye tam teslimiyet göstermese de, ABD’ye tüm işlerini gördürenlerin aynı şekilde koşulsuz şartsız AB’ye de gördürdüklerinin farkında olmayarak Türkiye’miz kendini AB’nin kollarına bırakıyor. Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerine bir bakın…
Küfür tek millettir düsturu, diplomasiyi anlamaya çalışan her insanın kulağına küpe, anlamaya çalışan her yerin de giriş kapısının üstüne yazı olsun.
Güya AB, kuzey ve güney ülkeleri olarak görüş birliği içinde değilmiş, güya tüm Kıbrıs politikası ABD ve İngiltere arasında dönüp duruyormuş, ABD’nin kurdurduğu NAFTA AB’ye karşı kurulmuş, bu ve benzeri hiçbir görüşün aslı yok. Batıdaki tüm politikalar ABD’nin hareket alanını rahatlatmak amacıyladır. ABD ise orta doğunun ve burayı tehdit eden ülkelerin başına İsrail’in salladığı bir topuzdur. Tüm politika ise budur.
AB ve ABD’ye alternatif olarak kurulan dünyadaki diğer birliklerin gerçekten alternatif olup olmadığını zaman gösterecek. Bir yöntem vardır. Sana karşı kurulan bir birlikte önce gözlemci olursun sonra üye olursun sonra başa geçersin sonra da fesh edersin. Amacına ulaşırsın. ABD Dünyada kurulan birliklerin neresinde duruyor. Ne zaman fesh zamanı gelecek Sırayla ve sezdirmeden, ürkütmeden ama mutlaka ama zamanı gelecek.
Onların bir hesabı varsa , Allah’ın da bir hesabı var.
Mustafa Kemal ŞEN